Obama döneminde ABD, dünyanın çeşitli yerlerindeki krizlere derhal tepki veren tutarlı bir dış politika oluşturmakta zorlandı. Obama'nın en tartışmalı kararları, Ortadoğu politikalarına dair olanlardı. Irak'tan asker çekme kararı, Suriye'de bir stratejisinin olmaması ve Mısır'daki darbe sırasında sergilediği tutum, hem ABD içinde hem de dışarıda ciddi tartışmalara yol açtı. Öte yandan, Obama'nın İran politikası ABD'nin bölgedeki müttefiklerinden büyük tepki çekti. Birçok kişiye göre, bu ülkeyle imzalanan nükleer anlaşmanın imzalanabilmesini sağlayan etken Obama'nın İran'ın bölgedeki diğer faaliyetleriyle mücadele etmekteki isteksizliğiydi. Kimilerine göre de, ABD'nin Suriye krizine müdahil olmama politikası ile İran politikası birbiriyle yakından ilişkiliydi. Çoğu gözlemci bu politikayı, aşırı İran odaklı bir Ortadoğu politikası olarak gördü.
Başkan Donald Trump geçen hafta, istihbarat kuruluşları ile nükleer tesisleri izleyen uluslararası örgütlerin raporlarına rağmen, İran'ın, nükleer programı ile ilgili olarak imzalanan Kapsamlı Ortak Eylem Planı (JCPOA) anlaşmasının şartlarına uyduğunu tasdik etmeyeceğini açıkladı. Başkan Trump tıpkı Trans-Pasifik Ortaklığı (TPP) ve Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması'nda (NAFTA) olduğu gibi, daha önceki başkanların döneminde çok taraflı müzakerelerle oluşturulmuş bu anlaşmaya ta en başından karşı çıkıyordu. Anlaşmanın kötü müzakere edildiğini savunan Trump, bunun ABD tarafından bugüne kadar imzalanan en kötü anlaşma olduğunu iddia etti. Trump anlaşmaya dair memnuniyetsizliğini kamuoyu önünde ifade ettiğinde, İran'ın anlaşma şartlarına uyduğunu tasdik etmeyeceğinin işaretini vermişti. Trump 13 Ekim Cuma günü yaptığı açıklamada, İran'ın anlaşmaya uyduğunu tasdik etmeyeceğini ve bu ülkeye yeni yaptırımlar getirmesi için Kongre'nin önünde 60 günlük bir süre olduğunu belirtti ve Kongre bunu yapmazsa anlaşmayı iptal etmekle tehdit etti. Trump'ın İran kararına dair açıklamaları çoğu gözlemciyi tatmin etmedi.
İran'ın anlaşmaya uyduğunun tasdik edilmemesi ve anlaşmanın iptali halinde ortaya çıkacak durum, ABD'nin politikaları açısından ciddi sonuçlar doğuracak. Hatta şimdiden birçok soru işareti belirdi. İlk olarak, şimdi ne olacağı belli değil. Kongre İran'a ek yaptırımlar getirmezse Trump anlaşmayı iptal eder mi? Anlaşmayla ilgili daha önceki bir yazımda belirttiğim gibi, İran'la nükleer anlaşmaya karşı çıkan Demokratlar şimdi yeni yaptırımları desteklemiyor. Cumhuriyetçiler de konuyu yeniden ele almaya istekli değil. Aslında anlaşmaya onay şartını getiren Kongre idi. Ama Kongre şu anda, bu kararı uygulamaya kararlı ve hazır görünmüyor. Başkan Trump'ın anlaşmayı iptal etmemesi durumunda, İran'ın anlaşmayı tekrar müzakere etmeyi reddettiği yönündeki açıklamaları dikkate alınırsa, bir sonraki adım ne olur? Trump anlaşmayı iptal etme tehdidinin, İran'ı bazı tavizler vermeye zorlayarak ek adımlara gerek kalmadan amacını gerçekleştirmesini sağlayacak etkili bir caydırıcı unsur olarak mı görüyor?
Bir diğer soru da, anlaşmaya dair yönetim içindeki ihtilaflardan kaynaklanıyor. Örneğin, Savunma Bakanı James Mattis'in anlaşmayı iptal etme konusunda başkanla ayrı düştüğü anlaşılıyor. Dışişleri Bakanı Rex Tillerson da İran'ı nükleer anlaşmayla ilgili çoktandır eleştirmesine rağmen anlaşmanın tamamen iptaline pek sıcak bakmıyor.
ABD hükümetinin iç dinamiklerine ek olarak, iptal yönündeki bir adım müttefiklerle sorunlar da yaratır. Obama'nın İran'la yürüttüğü müzakereler sırasında, ABD'nin Avrupalı müttefikleri anlaşmaya destek verirken Suudi Arabistan ve İsrail karşı çıkmıştı. Şimdi ise, Trump'ın kararı sonrasında tam tersi bir durumla karşı karşıyayız; kararı sadece İsrail ve Suudi Arabistan desteklerken, P5+1 grubunun diğer üyeleri anlaşmanın devamından yana. Bu durum Trump yönetiminin İran konusunda Avrupalı ortaklarından ziyade bu iki müttefikle birlikte çalışacağı anlamına mı geliyor? Ancak anlaşmayı destekleyenler bile masaya net bir İran stratejisi getirmezken, İran'ın bölgedeki rolüyle nasıl baş edileceği belirsiz. İran politikasının hedefleri ve vasıtaları hangi ölçüde örtüşüyor? Bu yüzden, ABD'nin müttefikleri arasında zaten var olan kafa karışıklığı önümüzdeki dönemde de devam edecek. Ayrıca bu karar Kuzey Kore krizinin çözümü ile ilgili birtakım sonuçlar da doğurabilir. Trump'ın kararına karşı çıkanlar bu adımın, ABD'nin taahhütleri hakkında diğer ülkelerde kuşkulara yol açacağını savunuyor.
Dolayısıyla, Başkan Trump'ın İran kararına dair çok sayıda soru işareti var. Anlaşmanın birçok kişide yarattığı kafa karışıklığının boyutu, Obama dönemindeki siyasi gözlemciler arasında yaşanan şaşkınlığın boyutunu anımsatıyor. Bu karar Obama'nın diplomatik hamlelerini iptal etmekten daha öte anlam taşıyorsa, atılacak adımlara dair daha fazla açıklama yapılmalı ve ABD'nin müttefikleri için durumu netleştiren bir çıkış stratejisi olmalı.