Türkiye geçtiğimiz yıl tam da bu ay, Merkez Bankası'nın tarihi öneme sahip kararını tartışmıştı. Aradan bir yıl geçti ve bu kararın etkilerini ekonomimizde yaşanan birçok gelişmede gördük.
Ülke olarak 2014 yılı için sadece büyüme feda edilmedi, aynı zamanda Yeni Ekonomi söylemine uyum noktasında da bazı testlerden geçildi.
Yapılan açıklamalar ve alınan kararlar noktasında ekonomide bu süre zarfında birçok şeye şahit olduk.
Bugün itibariyle süreç artık sadece kurumlar için değil aynı zamanda şahıslar için de yeni ve son bir test dönemine girmiştir. Zira artık seçim dönemi sonrası Türkiye yeni vizyonuyla geleceğe daha güçlü adımlarla yürüyeceğinden geride kalanlar buna ayak uyduramayacak olanlardır.
Sağduyulu söylemler, olumlu mesajlar, itidalli ve iyi niyetli yaklaşımlar... Bunlar son dönemde konuşulan şeyler... Piyasada herkes her konuyla ilgili farklı yorumlar yapabilir. Ama önemli olan büyük resmin daha iyi anlaşılması ve buna uygun hareket edilmesi gerektiğidir.
Önümüzdeki dönemde beklenmedik veya tecrübe edilmedik bir krizle karşılaşma ihtimalinin düşük olmasından hareketle, beklenene karşı ne kadar hazırlıklı ve planlı adımlar atılacağına daha fazla dikkat edilecektir. Dolayısıyla eskisine göre, yapılan işin söylemden daha çok takip edileceği yeni bir dönem bu.
Birilerinin siyasi yahut bürokratik manada farklı bir seçim beklentisi ve yatırımı varsa onu bilemeyiz. Ama bildiğimiz bir şey varsa, o da böyle bir küresel iklimde Türkiye'nin ekonomik büyüme noktasında kaybedecek hiçbir vaktinin kalmadığıdır. Bunun için de Yeni Ekonomi söylemini hayata geçirmek zorundadır.
Nitekim cumartesi günü piyasalar Merkez Bankası tarafından açıklanan enteresan bir karara daha şahit oldu. Zamanlaması manidar. Bu kararın da etkilerini tabii ki takip edeceğiz. Yoksa bugün için önemli olan, kararın nasıl, ne şekilde ve hangi istişarelerle alındığından ziyade neticeleridir.
Not: Karakter ve kişilik sahibi olmak önemli bir şey. Ve bunu her türlü koşulda muhafaza edebilmek daha da önemli. Karakterli bir insan inanmadığı insanlarla beraber aynı yolda yürümez. Peki özel yahut kamu, bankacılık veya medya bir çok kurumda durum farklı mı? Tamamen aynı. Onurlu ve haysiyetli insanlar inanmadığı, değerlerini paylaşmadığı kurumlarda bir dakika durmazlar. Aksi bir tavır takınarak şahsiyetlerini değersizleştirecek davranışlar içine girmek ve bunu sözde özgürlük söylemi ile ilişkilendirme acziyetine düşmek ne kadar üzücü! Hele de tüm bunlar bir avuç yandaşın şakşakçılığını dilenir şekilde sahte ve ucuz bir kahramanlıkla sergileniyorsa bu daha da hazin!