Erdoğan önce AK Parti'nin 3. Olağanüstü Büyük Kongresi'nde, ardından da TOBB'un 73. Olağan Genel Kurulunda yaptığı konuşmalarda "2023 yılı için 25 bin dolar olarak belirlenen milli gelir hedefine ulaşacağız…" dedi.
Geçenlerde muhalif basının soytarılarından biri işin içinden çıkamayınca işi zevzekliğe vurmuş: "Milli gelirimiz 25 bin dolar olacakmış! Hiç olur mu efendim! Türkiye gibi neyin ne olacağı belli olmayan bir ülkede şimdiden böyle hedefler konulabilir mi?"
(Erdoğan "doğru söylüyor" dese, yani taşı gediğine koysa patronuyla papaz olacak... Anlaşılan muhalifler için kıvırtmak, işi zevzekliğe vurmak en iyi yöntem...)
Oysaki AK Parti'nin iktisadi ve siyasi bilançosunu çıkardığımızda hedeflenen rakamın uçuk bir şey olmadığını, sırf hoşluk olsun diye seslendirilmediğini görebiliriz.
Bakınız on beş yılda neler olmuş:
Eskiden 3 bin dolar olan kişi başına düşen milli gelir, kayıt dışı ekonomiyle gerçekte 15 bin dolar civarına yükselmiş...
(Yoksa halkımızın harıl harıl ev almasını, araba almasını neyle izah edeceksiniz?)
Hatta Erdoğan'la azgelişmişlik seviyesinden orta gelişmişlik düzeyine bile çıktık... Yalan mı?
Milli gelirimizi 3 bin dolardan 15 bin dolara çıkaran bir iktidar önümüzdeki 6 yılda da 25 bin dolara çıkarabilir...
(Küba'da milli gelir 30 dolarmış, Cumhurbaşkanımızın koyduğu hedefleri beğenmeyenler oraya gidebilir!)
İşte Erdoğan'ın koyduğu bu tür hedeflere can-ı gönülden inanan milletimiz, bütün adiliklere, bütün namussuzluklara rağmen seçimlerde oylarını AK Parti'ye yağdırıyor...
Erdoğan'ın belirlediği hedefleri sakın İnönü'nün Köy Enstitüleri, Ecevit'in Köy Kentleri, Kılıçdaroğlu'nun Mega Kentleri gibi saçma sapan projelerle karıştırmayın... Zira o projeler "Bak, bak! CHP proje de yaparmış, fikir de üretirmiş..." dedirtebilmek için uçurulmuş balonlardı, pardon projelerdi...
Gezi kalkışmasını lanetle anıyoruz!
Muhalif matbuat, Gezi kalkışmasına katılanları ölümüne sevdi ve sonuna kadar destekledi.
Çünkü Gezi'de ağaç mağaç bahaneydi. Hedef Erdoğan'ı alaşağı etmekti...
Gezi'nin arkasında Batı'dan yemlenen FETÖ vardı. Önüne gelene taş atmaktan hoşlanan birçok Kemalist kömüş, bir avuç sosyalist bacaksız, bir avuç Marksist moruk neyin ne olduğunu bilemeden elinde taşlarla, sopalarla bu çatışmaya koştu.
Bir takım yılanlar ve çıyanlar da kalkışmayı Twitter'dan körükledikçe körüklediler...
Beyhude çabalarla ayaklanmayı darbeye çevirmeye çalıştılar... İşin sonunda kaybettiler...
Eee, bundan bize ne?
Bize şu: Gezi'nin dördüncü yıldönümünde Taksim Dayanışması Sözcüsü Mücella Yapıcı, "Gezi direnişinin son derece barışçıl olan bir kent savunması olduğunu" iddia etmiş.
Oha!
Peki o zaman; taşlarınızı, sopalarınızı, sapanlarınızı, Molotof kokteyllerinizi, kesici ve delici aletlerinizi nereye sokacaksınız...
Kırılan camları, yakılan lastikleri, yağmalanan işyerlerini ve ATM'leri neyle izah edeceksiniz?
Aslında bu mimar bozuntusu, Erdoğan'dan gıcık kaptığı için, sırf ona uyuzluk etmek amacıyla böyle konuşmuş...
Kusura bakma ama "Efendim ben mimar olduğum için mesleğim gereği çevrecilik açısından..." falan numaralarını kimse yemez...
Haliyle bizde Gezi kalkışmasını rahmetle değil lanetle anıyoruz...