Mehmet Sait Kılıç

Mehmet Sait Kılıç

24 Mart 2017, Cuma

AB ile üç talakla boşanıyor muyuz? Erdoğan'ın sözleri gaf mı, hoş laf mı?

15 Temmuz darbe girişimini arsızca alenen destekleyen AB denen "ikiyüzlü" birlik, referandumdan evet çıkması halinde müzakerelerin sona ereceğini dillendirmiş. "Bencillikte" ve "çıkarcılıkta" sınır tanımayan bu birliğe göre başkanlık sistemine geçiş AB'ye "sırt çevirmek" anlamına geliyormuş. Böyle bir şey Türkiye'yi hepten birlikten "uzaklaştıracakmış" ve üyelik talebini "gerçek dışı" kılacakmış.

Peki "Yarı Başkanlık Sistemi" ile yönetilen Fransa'yı ne yapacaksınız? Birlikten kovacak mısınız?

Akıbeti çöp sepeti olacak bu yaveleri bırakın artık!

Gördüğünüz gibi adamlar artık lafı yuvarlamıyorlar, karınlarından konuşmuyorlar. Açık açık bizi "tehdit" ediyorlar. Referandumdan "hayır" çıkması için AB kozunu göstererek seçmene düpedüz "şantaj" yapıyorlar.

Ayrıca vize muafiyeti karşılığında "Terörle Mücadele Kanunu"nu değiştirmemizi yani FETÖ'cüler ve HDPKK'lılar hakkında gerektiği gibi yasal işlem yapmamamızı bizden talep ediyorlar...

Bunları AB'yi temsilen kim mi dile getirmiş?

AB'nin genişlemeden sorumlu üyesi Johannes Hahn denen adam, Bild gazetesine demeç vererek bu zırvaları seslendirmiş...

İyi de kardeşim birliğin kapısında yarım asırdır bizi oyalayan sizler değil misiniz?

Bizi artık "girmiyoruz kardeşim" deme sınırına kadar getirdiniz. Bardağı taşıran son damlayı koyup sabrımızı hepten tükettiniz.

Hani vizeleri kaldıracaktınız!

Hani bize serbest dolaşım hakkı verecektiniz!

Hani bize oturma ve çalışma hakkı verecektiniz! (Bu hak diğer üyelere tanındığı gibi bize de tanınmalı)

Bırakın bu tehdit ayaklarını da verdiğiniz sözleri yerine getirin.

Bakın tutarsız politikalarınızdan dolayı İngiltere gibi en büyük üyeniz sizi üç talakla boşadı.

Tefeci faizi işlettiğiniz için birliğinizin minik üyelerinden Yunanistan iflas etti.

Bir türlü ortak bir "hükümet" ve "ordu" kuramadınız.

Gelecek vaat etmiyorsunuz yani.

Hâlâ daha utanmadan dediklerinizi yaparsak bizi AB'ye alacağınızı söylüyorsunuz.

Kusura bakmayın ama istikbali karanlık olan ve dağılmanın arifesinde bulunan bir kuruluşta zaten yer almak istemiyoruz. Nokta.

Vur da nasıl vurursan vur!

Kimse iplemediği için 21 Mart günü "Uluslararası Irkçılıkla Mücadele Günü" olmasına rağmen hakkıyla idrak edilemedi.

Umursamasak da Güney Afrika'da sivil halk ırkçılık nedeniyle katledilince BM 1966 yılında 21 Mart gününü "Uluslararası Irkçılıkla Mücadele Günü" olarak ilan etmişti.

Aslında ırkçılık, Malcom X'in pek değerli ifadesiyle "psikolojik bir hastalıktı."

Lafı eğip bükmeden sözü bu hastalıkla müptela olan en büyük hastaya getireceğim.

Hay Allah kim acaba?

İster Avrupalılar deyin ister Batılılar.

İşte Batılıların en büyük sorunu daha doğrusu hastalığı budur. Irkçılıktır, kafatasçılıktır!

Bu zihniyet dünyayı tüm yeraltı ve yerüstü zenginlikleriyle kendi malı gibi görür. Kendini dünyanın yegane sahibi olarak kabul eder. Kendi gibi olmayanı, kendi gibi düşünmeyeni, kendi gibi yaşam tarzını benimsemeyeni yok sayar. Hatta savaşılması gereken bir düşman olarak addeder.

İşin tuhaf yanı bu hayat felsefesini benimseyen Avrupalıların çoğu birer ırkçı olduklarının farkında bile değillerdir.

Halbuki bir ırka ait olmak kimseye artı bir özellik, üstünlük ya da başka bir anlam yüklemez.

Bunları niye mi anlatıyorum?

Bazıları, Erdoğan'ın Avrupalılara hitaben seslendirdiği "Dünyanın her yerinde bu yaşananlar takip ediliyor. Siz böyle devam ederseniz, dünyanın hiçbir yerinde hiçbir Batılı sokağa adım atamaz. Bunun için Türkiye olarak Avrupa'yı özgürlüklere saygılı olmaya davet ediyoruz." beyanını saçma sapan yorumladıkları için.

Örneğin Kılıçdaroğlu bu ifadeyi "Bütün dünyayı tehdit eden bir cümle" olarak yorumladı.

Bir takım hainler de kendi medya organlarında ve sosyal medyada "Londra'da gerçekleştirilen terör eyleminin" oluş nedeni olarak Erdoğan'ın "bu cümlesini" gösterdiler. Teröristlere verilen talimat olarak yorumladılar...

Hainlerin ağzı torba değil ki büzülsün. Tek dertleri her hadiseyi kendi pis amaçları uğruna fırsata çevirmek.

Gerek DAİŞ'le gerek PKK'yla gerekse FETÖ'yle gerçek anlamda mücadele eden tek ülke Türkiye değil mi? Batının terörle mücadelesinin fasa fiso olduğunu bilmeyen, duymayan kaldı mı?

Pardon ama konumları belli olan bir avuç DAİŞ'li terörist niçin imha edilemiyor? Ya da bizim onları yok etmemize kim engel oluyor?

Her neyse...

Aslında Erdoğan bu hitabıyla Avrupalılara yakalandıkları psikolojik bir rahatsızlık olan ırkçılık hastalığını hatırlatmış oldu.

Onlara her türlü özgürlüğü savundukları halde yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve İslamofobi yüzünden Müslümanların demokratik haklarını ve özgürlüğünü yok sayan söylemlere ve eylemlere imza attıklarını belirtti.

Dünyanın daha barışçıl bir coğrafyaya dönüşmesi için bu tür ırkçı, düşmanca politikalardan vazgeçilmesi gerektiğinin altını çizdi. Mesele bundan ibaret. Çamur atmanın bir alemi yok.

Açıkçası mesajı doğru anlayıp ona göre yorumlamak lazım. Son yüzyılda çıkarları uğruna dünyayı insanlığın cehennemi haline çeviren "Batı Uygarlığı" bu gidişle medeniyetler savaşına neden olarak kıyametin kopmasına vesile olacak...

Peki bu söz gaf olarak yorumlanabilir mi?

Tabii garibim Kılıçdaroğlu, o kadar çok gaf yapıyor ki, rakibinin de gaf yapmış olması için can atıyor. Hemen "nasıl eğer bükerim de bu lafı, gaf olarak gösterebilirim" telaşına giriyor. Yazık tabii, o kadar iktidar olmak için hevesi vardı ama şimdi referandumda "evet" çıkınca o heves de sonsuza kadar kursağında kalmış olacak. Neyse, son söz olarak Erdoğan'ın bu sözlerinin "boş laf" veya "bir gaf" olmadığını tam tersi bizi güya dize getirmek isteyen Avrupa'ya söylenmiş "en hoş laf" olduğunu belirtmek isteriz. Ama öyle bir deyim vardı değil mi? Hoş laftan anlamayanlar hakkında... Hatta biz "hoş lafı" hep "hoşaf" diye telaffuz ediyoruz yıllardır. Hatırlayamadım, neydi?

SON DAKİKA