Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat adlı eserinde :
''Bir şey daha kaldı; en tehlikelisi odur ki: İçinizde ve ahbabınızda, bu fakir kardeşinize karşı bir kıskançlık damarı...bir enâniyet-i ilmiye bulunur. Kendi mütevazi de olsa, o cihette enâniyetlidir; çabuk enâniyetini bırakmaz... nefsi, o ilmî enâniyeti cihetinde imtiyaz ister, kendini satmak ister, hattâ yazılan risalelere karşı muaraza ister...nefsi ise, enâniyet-i ilmiyeden gelen kıskançlık cihetinde zımnî bir adâvet besler gibi, Sözlerin kıymetlerinin tenzilini arzu eder—tâ ki kendi mahsulât-ı fikriyesi onlara yetişsin, onlar gibi satılsın...Eğer biri...nefsin enâniyet-i ilmiyeden aldığı bir hisle, şerh ve izah haricinde bir şey yazsa, soğuk bir muaraza veya nâkıs bir taklitçilik hükmüne geçer...''
cümleleriyle açıkça FETÖ lideri FETULLAH GÜLEN'e işaret etmiş.
Anlatılan kısmı daha ayrıntılı olarak incelediğimizde;
Fetullah Gülen'in;
"İçinizde bulunacak, ahbap yani tanıdık olacak" denilerek senelerce Müslümanlara dost ve onlara yakın gözükerek halkı kandırmasına işaret ediliyor.
"Beni (Bediüzzaman Said Nursi'yi) kıskanacak" denilmesi ile kendi yazdıklarının ve kendine göre oluşturduğu 'örgütün' daha fazla revaç bulmasını isteyeceği belirtiliyor.
"Bir enaniyet-i ilmiye bulunur" denilmesi ile ilmî yönden narsistlik derecesinde bir egoya sahip olduğu o zamandan belirtiliyor.
"Alçak gönüllü görünse de o cihette enaniyetlidir" denilerek kendini Ashab-ı Kehf' in köpeği Kıtmir olarak tanıtan yani alçak gönüllü ayağına yatan tavırlarından bahsediliyor.
"İlmî gurur, kibir ve egosundan dolayı ayrıcalık isteyecek kendini satmaya kalkacak" denilerek onu en ufak da olsa eleştiren kim varsa yanından kovması,herkesten daha ayrıcalıklı hatta "Bir hümanizma halifesi" olduğunu zannetmesi anlatılıyor.
Risale-i Nur'un değerinin düşmesini arzu edecek ta ki kendi kitapları Risale-i Nur'un seviyesine çıksın ve onlar gibi satılsın " şeklinde ifade edilerek Risale-i Nur'la kavga edeceği, sadeleştirip tahrif edeceği ve böylece eserlerin değerini düşürmeye çalışacağı o zamandan haber veriliyor.
İlminden gelen aşırı bir gururun nedeni olan kıskançlıkla Risale-i Nur'a karşı gizli DÜŞMANLIK besleyeceğinden bahsediliyor.
İlmî egosuyla yazdığı kitaplarla Risale-i Nur'u taklit edeceği anlatılıyor.
Bediüzzaman Said Nursi'nin vefat tarihi olan 23 Mart 1960'dan beri Fetullah Gülen'den başka bu niteliklerle örtüşen biri daha ortaya çıkmamıştır...
Öte yandan, Bediüzzaman Said Nursi'nin iman kurtarma davasından başka bir derdi yoktu.Siyasete karışmaz hatta bakmazdı bile...
İstiğna düsturu nedeni ile değil insanlardan maddi bir şey istemek ve beklemek, verilen hiç bir hediyeyi almazdı ve talebelerine de bunu tavsiye ederdi.
"Hakkın hatırı âlîdir. Hiç bir hatıra feda edilmez" diyerek Fetullah'ın en çok yaptığı ve ekibine tavsiye ettiği takiyye düsturunu reddederdi.
Fetullah'ın aksine "Maksada giden her yol mubahtır" bakış açısından Müslümanları men ederdi.
Fetullah'ın kaset ve sohbetleri ile dinleyenleri ağlatıp kendine
bağlamasının, ikide bir kendini hasta ve ölmek üzere olarak anlatıp acındırmaya çalışmasının zıttına olarak Bediüzzaman asla kendi şahsını ön plana sürmemiş,kendisine fazlaca muhabbetle bakanlara dahi kızmıştır. Asıl ve esas değer verilmesi gereken şeyin Kur'an'ın hakikatları olduğunu söylemiştir.
Neyse ki, Bediüzzaman Said Nursi'yi 31 Mart hadisesindeki kişilerle veya isyan çıkaran merhum Şeyh Said ile karıştırılmaktan, Risale-i Nur eserlerinin "Sadeleştirme" adı altında sahteleştirilmesinden ve Nur Hizmetini paralel yapıyla aynı zannedilmesinden Allah'ın izni ile kurtaran hatta Üstad Bediüzzaman'ın vasiyetini gerçekleştirerek Risale-i Nur'u Diyanet eli ile bastıran bir hükümetimiz var artık. Bu hususta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın gayret ve etkilerini cidden tebrik etmek gerek...
Vefatının 56. senesinde Bediüzzaman'ı rahmetle anıyor, onun başlattığı imanı anlatmak ve Kur'an hakikatlarını neşretmek davasını paralel yapının şerrinden muhafaza ettiği için Rabbimize binlerce şükürler ediyoruz.