Ağustos 2013 tarihinde Doğu Guta'da yine kimyasal silah kullanılmış ve bin 500'ün üzerinde insan hayatını kaybetmişti. Cansız bedenleriyle çocukların yan yana dizildiği, gazın etkisiyle yüzlerinin, bedenlerinin şeklinin değiştiği fotoğrafları ömrümüzün sonuna kadar unutamayacağız muhakkak. Saldırı sonrası hem Esad hem de Rusya, saldırıdan muhalifleri sorumlu tuttular. Yine bugün olduğu gibi her iki ülke de Esad'ın masumluğu üzerine kampanya yürütmeye başlamışlardı.
Katliamdan bir ay sonra ABD ile Rusya bir araya geldiler ve Cenevre'de bir anlaşmaya vardılar. Suriye, kimyasal silahların uluslararası kontrole açılmasına ilişkin Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (KSYÖ) ile işbirliği yapacaktı. Plan hazırlandı ve kademeli olarak Suriye'deki kimyasal silahların imha süreci başladı.
Rus Rossiya 24 televizyonuna konuşan Esad; "Suriye, kimyasal silahlarını Rusya için uluslararası denetime bırakıyor. ABD'nin tehditleri bu kararda rol oynamadı" demişti.
Anlaşma gereği ilk olarak KSYO¨ uzmanları nezaretinde, Suriye'nin beyan ettiği doldurulmamış¸ kimyasal silahlar ile kimyasal silah üretim tesislerinin imhasının gerçekleştirildiği açıklandı. KSYÖ'den yapılan açıklamada ise yıkım işlemlerinin daha önce güvenlik gerekçesiyle girilemeyen Humus kenti yakınlarında gerçekleştirildiği bildirildi.
KSYO¨ uzmanları tarafından yapılan incelemeler sonucunda ise Suriye Ordusu'nun 600 tondan fazlasını bir araya getirdiği kimyasallardan, 570 tonunun zehirli olduğu açıklandı.
Daha sonra varılan aşamada ise KSYÖ Suriye'de bulunan, büyük tehlike arz eden 500 ton civarındaki (sarin, hardal ve sinir ) gazlarından oluşan kimyasalların imha işlemine ilişkin bir plan kabul edildiğini açıkladı. Ancak plan ilerleyemedi. Zira Suriye içerisinde devam eden savaş ve güvenlik dolayısıyla kimyasal maddelerin taşınması, gözlem ve incelemeler yapılamıyordu. Suriye'nin elinde kimyasal silahların varlığı biliniyor ancak buna rağmen kimse bir şey yapmıyordu. Bu dönemde Esad rejimi tekrar kimyasal silah kullanmaktan çekinmedi.
Zira 4 Nisan 2017'de Han Şeyhun'da en az 100 sivil kimyasal silahlarla katledildi ve bunun sorumlusunun Esad rejimi olduğu BM ile KSYÖ'nün ortak raporlarında açıkça belirtildi.
Ayrıca aradan geçen 5 yıldan sonra Doğu Guta'daki 2013 katliamının kim tarafından yapıldığı da 2018 yılına girdiğimizde nihayet ispatlandı. 2013'te Guta'daki katliamdan sonra alınan örneklerle, Suriye hükümetinin 2014 yılında imha edilmesi için teslim ettiği kimyasallar "Kimyasal Silahların Engellenmesi Örgütü" (KSYÖ) adına çalışan laboratuvarlarda karşılaştırıldı. KSYÖ'nün uzmanlarının açıklamasına göre sonuç netti. "Han Şeyhun, Han el Assal ve Guta'yı bize teslim edilen kimyasallarla karşılaştırdık. Her üçünde de eşleşen belirleyiciler vardı."
2013'teki Guta'daki katliamı yapan Esad'ı koruyanlar bugün yine aynı bölgede yaşanan katliamdan Esad'ı sorumlu olarak görmeyin diyorlar. Uluslararası raporlar ve analizler tüm ülkelerin erişimine açık. Ancak BMGK kararı olmadan Esad'a bir şey yapılamayacağı için bunların çok bir anlamı yok belki de. Dünyanın neden beşten büyük olması gerektiğini Guta'daki masum çocuklar cansız bedenleriyle anlatıyorlar ne yazık ki. Dünyanın vicdanı bu çocukları görmemekte ve Esad da kimyasal silah kullanmakta ısrar ediyor.