İdris Kardaş

İdris Kardaş

02 Nisan 2018, Pazartesi

Türk kurumlarına saldırılar Avrupa’nın normali olmamalı

Kısa adı UETD olan Avrupa Türk Demokratlar Birliği Mart 2018'de bir rapor yayınladı. Rapor, PKK ve destek veren diğer illegal yapıların Ocak ayından Mart ayına kadar Türklere, işyerlerine, sivil toplum kuruluşları ile Camiler ve Türkiye devletinin resmi kurumlarına yaptıkları saldırıları arşivlemiş. Her bir saldırı fotoğraflar ve gazete küpürleriyle de desteklenmiş. İncelemek isteyenler için adresi de yazalım;

https://uetd.org/wp-content/uploads/UETD_PKK_PYD_YPG_Saldirilari_Rapor_TR.pdf

UETD, 2004 yılında Avrupa'da yaşayan ve Türkiye ile bir şekilde bağı olanların kurduğu bir sivil toplum kuruluşu. Başbakan olduğu dönemde Recep Tayyip Erdoğan bu kurumun kurulmasına öncülük etmiş. Zira bugün sürekli algı operasyonlarına karşı şikâyet ettiğimiz bir dönemde, böyle kurumların var olmasının önemini bilen bir siyasetçi olarak destek vermiş bu yapıya. Ancak UETD'yi AK Parti'nin bir kuruluşu olarak okumamak gerekiyor. Birçok farklı partiden, görüşten insan var bu yapının içinde. 16 Avrupa ülkesinde örgütlüler. Yıl boyunca birçok toplantı, organizasyon, bilgilendirme çalışmaları yaparak Türkiye'nin bölgede ve küresel ölçekte karşılaştığı saldıralar konusunda bir savunma hattı oluşturuyorlar. Batı'nın dilinden konuştukları için de daha ikna edici oluyorlar elbette. Raporu okuyunca UETD'ye ve yöneticilerine yönelik saldırılarda bir artış olduğunu görüyoruz. Zira, Zeytin Dalı Operasyonu boyunca 12 ülkede, toplam 23 şehirde basın açıklamaları yaparak, toplantılar ve yürüyüşler düzenleyerek bilgilendirmeye çalışmışlar Avrupa kamuoyunu. Ne kadar çok etkin olurlarsa o kadar hedef haline geliyorlar maalesef. Türkiye olarak önemli ideallerimiz var ve bunun için çok ciddi mücadeleler veriyoruz. Sadece Türkiye'de değil, dünyanın her yerinde gönlü ülkesiyle atan insanlar var. Ciddi saldırılar ve zorluklarla karşılaşıyorlar. Dolayısıyla onların yanında olmamız ve onları desteklememiz mücadelemizin bir parçası haline geliyor.

UETD'nin hazırladığı raporun benzerini SETA da başka bir yönüyle ele almış. Genel olarak tüm Avrupa'da yaşanan saldırıları o da yine başka kanıtlarla, görsellerle raporlaştırmış. SETA'nın analizine göre geçen yılın aynı aylarına göre (Ocak-Mart 2017) Türkiye kurumlarına ve Türklere yönelik PKK saldırıları tam yüzde 589 artmış. En çok saldırı Almanya'da (42 saldırı) gerçekleşmiş. Almanya'yı, 6 saldırı ile Fransa, 5 saldırı ile Hollanda, İsveç, Avusturya, Yunanistan ve diğerleri takip ediyor. Peki bu saldırılar neden arttı diye sorumuzu soralım?

Bunun muhtemel onlarca nedeni arasından iki temel nedeni olabilir.

Birincisi dünya üzerinde genel anlamda artan İslamofobya. Zira saldırıların çoğunluğu Camilere yönelik gerçekleşmiş. PKK'nın saldırılarında Neo Nazi grupları ve diğer radikal sol gruplarının olduğu bilgisi de ayrıca Alman polislerinin bilgisi dahilinde. Dolayısıyla PKK, DEAŞ merkezli olarak giderek derinleşen İslamofobya'yı kullanarak camilere ve diğer kurumlara saldırıyor. Türkiye'nin ve Türklerin hedef seçilmesinin bu bağlamdaki anlamı da şu. Türkiye, İslam ülkelerinin bayraktarlığını yapıyor, liderliğini yapıyor algısı çok geniş çevrelerce kabul edilmiş durumda. Dolayısıyla İslam değerlerine yapılan saldırılarda hedef bir anda Türkler, camileri ve Türkiye devletinin resmi kurumları oluyor.

İkinci neden elbette Afrin operasyonu ile birlikte Türkiye'nin YPG/PKK'ya karşı yürüttüğü mücadele. PKK ve ona destek veren diğer İslamofobik sol ve ırkçı gruplar, Türkiye'nin Afrin'de yürüttüğü operasyonu engellemek, hükümetler nezdinde girişimde bulunulmasını sağlamak ve kamuoyu oluşturmak için bu saldırıları gerçekleştirdiler. Bunu yaparken YPG'yi, DEAŞ'a karşı "özgürlük savaşçıları" olarak kodladılar ve sonuç itibariyle hem sol hem de İslamofobik grupların desteğini aldılar.

Bu durum ayrıca Avrupa hükümetlerinin de tavrını belirliyor maalesef. Örneğin, yüzleri maskeli bir grup PKK'lı 29 Ocak'ta, Berlin'de hükümet ve bakanlık sözcülerinin düzenli olarak yaptığı haftalık basın toplantısını basıp, herhangi bir engellemeyle karşılaşmadan dakikalarca propaganda yapabiliyor ve böylelikle tüm dünyanın gözü önünde mesajlarını rahatlıkla iletebiliyorlar. Bunun bilinçli bir destek olarak okunması meseleyi anlayabilmek açısından değerlidir kanımca.

Ancak bu saldırılar Avrupa'nın resmi kurumlarını ve siyasi partilerini hedef alabiliyor zaman zaman. PKK ve onlara destek veren diğer grupların SPD Hamburg binasına "SPD'nin elinde kan var" afişini asarak saldırmaları, Almanya'nın kendi iç huzuru, demokrasisi, siyaset zemini açısından da son derece tehlikelidir.

Dolayısıyla sadece Türkiye için değil; Avrupa, kendi iç huzuru, siyaset mekanizmasının doğru işlemesi ve demokrasinin işlevselliği bakımından bu saldırılara karşı eninde sonunda önlem almak durumunda kalacaktır. Ancak dileriz ki iş işten geçmesin. Zira bu saldırlar sadece PKK'nın tek başına organize ettiği saldırılar değil. Neo Naziler ve benzeri ırkçı grupların PKK'dan öğrendikleri ve öğrenecekleri çok şey olacağından da kimsenin kuşkusu olmasın. Bu noktada PKK'ya daha fazla alan açmak isterlerse kendi bilecekleri iş elbette. Ancak bu saldırılar Avrupa'nın normali olursa, o zaman kaos içindeki bir birliğin geleceği olmayacağı gibi; ülkelerin birer birer kendi bütünlükleri de büyük yaralar alacaktır.

SON DAKİKA