Ankara'daki terör saldırısı, Türkiye'nin kalbine, başkente yapılan Cumhuriyet tarihinin en büyük saldırısı.
Canice bir katliam yaşansın diye, "En çok insan nasıl katledilir?" diye hesaplanmış, kaçış güzergâhı dahi gözetilmiş ve bombalar demir bilyelerle güçlendirilmiş.
Yüze yakın insanın hayatını kaybettiği, 65'i yaralı yüzlerce insanın hastanelerde tedavi gördüğü anda "seçimden" bahsetmek, devleti, hükümeti, Cumhurbaşkanını vs. 'katil' diye hedef göstermek, alçaklıktır, utançtır...
***
Başbakan Davutoğlu ve Kılıçdaroğlu ilk açıklamalarında terörü lanetleyerek ortak bir duruş sergiledi.
Ancak daha olayın üzerinden 10 dakika geçmişken Demirtaş'ın katili de faili de "devlet-hükümet" diye belirleyip hedef göstermesi karşısında dehşete düştüm.
PKK'nın üstlendiği eylemler için bile "PKK yapmamıştır canım" tavrında olan HDP'nin ve Demirtaş'ın olay bu kadar sıcakken "Katil devlettir" demesi en hafif deyimle provokasyondur.
Bahçeli'nin, Başbakan'ın çağrısına karşı "Başbakan alışkındır buna da hayır" şeklinde yanıt vermesini ise yorumlamak bile istemiyorum. Milliyetçi taban her sorumluluk talebi karşısındaki bu "Büyük kaçışı" en iyi şekilde yorumlayacaktır.
***
Bu kadar canice ve "en fazla insanı nasıl katlederim?" diye yapılan Ankara'daki terör saldırısına hala "AK Parti'ye, hükümete, Cumhurbaşkanı'na karşı yapılmıştır" diye bakan varsa büyük hata eder.
Saldırı bir partiye, kişiye veya hükümete değil Türkiye'ye karşı yapılmıştır.
Siyasi partilerin ve toplumun tamamı böyle bakmadıkça Türkiye iç ve dış terörle nasıl mücadele edecek?
***
Ankara'daki saldırının ardından hedefin Türkiye olduğunu görmek istemeyenler, hükümeti, devleti, Erdoğan'ı suçlamayı sürdürenler, biz el ele, omuz omuza vermedikçe saldırıların süreceğini unutmasın.
Olayın ardından konuk olduğum TGRT Haber'de de söyledim:
Zulümden kaçan Iraklının gidecek bir Türkiye'si var.
Katliamdan kaçan Suriyelinin gidecek bir Türkiye'si var.
Ama bizim gidecek başka bir Türkiye'miz yok!