Türkiye, kendi inisiyatifiyle 'asırlık bir proje' olarak Çözüm sürecini hayata geçirdi.
Üç yıl boyunca evlatlar ölmedi, şehit haberleri gelmedi.
Doğu'da insanlar yaylalara pikniğe, nehirlere yüzmeye gitti.
Ahmed Arif'in dediği gibi; "Dağlarına bahar geldi memleketimin…"
Sürecin yasal altyapısı hazırlandı, Meclis'ten geçti.
Sonra Gezi oldu ve Kandil her şeyi durdurdu.
Üç senedir çağrısı yapılan "Sınır dışına çekilme" ve "Silahları gömme" eylemi buzdolabına kondu.
***
Sonra 32 gencimiz Suruç'ta katledildi.
HDP ilk anda "Suruç'u DAEŞ çeteleri yaptı" derken Paralel'in Fuatavni'sinin izinde yürümeye başladı.
HDP aniden "Daeş"ten "Saray Gladiosu yaptı" söylemine geçti.
Sonra PKK, iki gencecik polisi uykusunda, bir binbaşıyı eşinin yanında, Adana'da bir sivili yavrularının gözü önünde infaz etti. Bunları da bizzat "Suruç'un intikamı" diyerek üstlendi.
Ardından operasyonlar yeniden başladı, Kandil dağı vurulmaya başlandı.
Bunun üzerine Kandil, PKK, KCK, HDP çevreleri aynı anda "Barış" demeye başladı.
Sadece onlar mı?
Kemalist geçinen Cumhuriyet'ten Paralel yayın organlarına, solcu geçinenlerden Doğan medyasına kadar hepsi "barış" demeye, "Savaşı Erdoğan başlattı" yalanını işlemeye başladı.
Gözümüzün içine baka baka yalan söylemeye başladılar.
PKK polis vurdu, asker vurdu, sivil vurdu, araç yaktı, insan kaçırdı, bomba patlattı, katliam yaptı.
Fakat "Savaşı Erdoğan başlattı" ha?
***
PKK'lılar son günlerde ardı ardına yabancı medyaya konuşuyor.
Operasyonlar başlayana kadar sürekli devleti tehdit eden ve hala tehditkâr dil kullanan PKK yöneticilerinin açıklamalarının son kısmına dikkat edin.
Hemen hepsi en sonunda "Çözüm masasına geri dönülsün" diyor.
Ve bir şey daha söylüyor "ABD, AB, Almanya vs. devreye girsin" diyorlar.
Kürt sorunu olmaktan çıkıp terör meselesine dönüşmüş Türkiye'nin bir "iç" sorununa neden ısrarla ABD ve Almanya dahil edilmek istenir ki?
Bu bile "yerli" ve "milli" olan "Çözüm Süreci"ne PKK'nın niçin karşı çıktığını göstermeye yetmiyor mu?
