1 Mayıs'ı Emek ve Dayanışma Günü ilan eden AK Parti iktidarı, Taksim kutlamalarına da ilk kez izin veren hükümet olmuştu. Ancak geçen yıl ki Gezi olaylarının ardından herkeste bir tedirginlik oluştu.
Polisin gazını, TOMA'yı, sıkılan suyu hatırlayın. Ama şunları da hatırlayın.
Taksim Meydanı'nın, Taksim anıtının, AKM'nin, Gezi Parkı'nın 17 gün boyunca ne hale geldiğini de hatırlayın.
İndirilen camı, çerçeveyi, yakılan, otobüsleri, otomobilleri, canlı yayın araçlarını hatırlayın.
Kendini "halk" diye tanımlayan marjinallerin özgüveni iyi de, milyonlarca insandan oluşan asıl halk, bu görüntüden müthiş rahatsız oldu.
Anadolu'nun her köşesinde, 80 öncesini hatırlayarak rahatsız olan milyonlar bu rahatsızlığını da30 Mart seçimlerinde sandığa yansıttı.
***
Ben gösteri yürüyüşünde, protestolarda devletin güvenliği sağlamakla görevli olduğunu söylerim hep. Yani protesto yapmak isteyen demokratik ve hukuki çerçevede bu hakkını sonuna kadar kullanır.
Fakat ülkemizde birilerinin derdinin gösteri değil 'Devrim hayali' olduğunu son 1 yılda üç kez gördük. Gezi'yi, 1 Mayıs'ı, Soma'yı bahane eden vandallar sahneyi hiç boşaltmadı.
Amaç gerçekten protesto olsa tamam.
Örneğin, Başbakan Erdoğan'ın geçen hafta Köln gezisini izledik.
Birçok örgüt ve dernek Başbakan'ı protesto etti.
Ama ellerinde ne Molotof vardı ne sapan!
Ne maske takmışlardı ne de Alman polisini provoke edecek harekette bulundular.
***
Bizde de Taksim takıntısı olanların bu kadar sakin protesto gerçekleştireceğine inanıyor mu kimse?
1 Mayıs'ta söylenenler tekrarlanıyor:
"Taksim'de Gezi anmasına izin verilse sorun kalmaz!"
Öyle mi sahiden?
Mesela yarın Gezi Parkı'na gitse eylemciler.
Şu açıklamayı yapıp dağılırlar mı: "Bakın Gezi parkında ağaçlar yerli yerinde. Hatta o ağaçlara yenileri eklendi.
Topçu Kışlası da yapılmıyor. Zaferimizi kutlayıp sessizce dağılıyoruz arkadaşlar."
Bunu diyecekler mi, derler mi?
Bırakın hükümeti destekleyenleri veya olaylardan, gerilimden nefret eden milleti, anma yapıp dağılacaklarına kendileri inanıyor mu?
