Seçimler öncesindeki "korkunç" ve "bel altı" kampanyalara karşın AK Parti, halkın yanındaki birinciliğini korudu.
30 Mart yerel seçimlerinin sonuçları, tüm siyasi partilere mesajlar verdi.
Mesela, Başbakan Erdoğan'ın "1915 taziyesi", iktidarın mesajı doğru algıladığının ispatı.
Bu mesaj, hem dışarıda hem de içeride Hükümet'in pozitif bir siyaset izleyeceğinin ipuçlarını barındırıyordu.
***
Peki muhalefet sandıktan ders aldı mı, halkın beklentilerini anladı mı?
Bence halkın muhalefet partilerinden beklentisi şu:
"Ciddi eleştirilerle iktidarı değişim noktasında zorlayın. Ancak bunu hukuk dışı tapelerle veya hakaret ederek değil, yapıcı bir üslupla gerçekleştirin."
***
CHP ve MHP, sandık yenilgilerini "kader" olarak görüp çatışmacı dilden başka çıkar yol görmüyor.
Bazen BDP de bu kervana katılarak iktidara karşı yıkıcı üslup kullanıyor.
Ama bu durum, her defasında sandıkta ters tepiyor.
Muhalefet partilerinin Yeni Türkiye'yi okuyamamadaki ısrarını, AYM Başkanı Kılıç'ın söylemlerinin peşine takılmalarında da gördük.
Kendileri muhalefet yapamadıkça, Erdoğan'a en iyi "laf çakan"ın eteğine yapışıyorlar.
***
Grup toplantılarında muhalefetin genel siyasi eleştirilerinden çok, kişisel "Tayyip hakaretlerini" izlemekten hepimiz çok sıkıldık.
Bunun bir netice vermediği, hatta "Tayyip'e yaradığı" da mademki çok açık.
O zaman muhalefetten yumuşak üsluplu eleştiri beklemek hakkımız.
Muhalefetin artık bu gerçeği görüp, işi kişiselleştirmekten vazgeçmesi gerekiyor.
Çünkü muhalefetteki bu üslup, için için muhalefet partilerini eritiyor.
Muhalefet Başbakan Erdoğan'a hakaret etmeyi, "muhalefet" sandıkça, AK Parti'nin oylarının önümüzdeki seçimlerde yüzde 55'lere, 60'lara çıkması sürpriz olmaz.