Adnan Oktar suç örgütüne dönük operasyonda şimdi ikinci faza geçilmiş durumda..
- Örgütün para kaynakları
- bürokrasideki destekçileri,
- medyadaki destekçileri,
- uluslararası alandaki çözüm ortakları vs..
Şimdi ilerlenecek olan alan buralar olacak..
**
Elbette örgütün faaliyet hedeflerinin net biçimde ortaya konmasından sonra olacak bu..
Anlamaya çalıştığım şu, bu kadar köklü bir organizasyon sadece bu şizofren kadınlarla gönül eğlendirsin diye tesis edilmiş olmamalı.. İşte burada ilk günden beri hep satır aralarında yer alan ama 'kedicik' algısıyla her seferinde dikkatlerden kaçan o detay yeniden hatırlanıyor.. Örgütün devlet içindeki ayağı.. Görünen o ki Adnan Oktar bu yapıyı ikili kullanmak üzere çok maksatlı teşkilatlandırmış.. Bir kadrosunun işlevi; istediği belgeyi temin etmek, saklamak, işleme koymak, durdurmak gibi bağlı bulunduğu merkezin talimatlarını yerine getirmek.. Diğer kadrosu ise kendisini ve suç örgütünü korumak, dokunulmazlık sağlamak için çalışıyor.. Kediciklere gelince.. Anlaşılıyor ki, bu kedicikler işte bu kadronun işe alınmasında insan kaynakları bürosu vazifesi görmüş..
**
Benzer bir durum siyasette de var.. Anlaşılan orada da açıklanamayan bazı ilişkiler neticesinde elde edilmiş güçler vardı bir dönem.. Demek ki artık yok.. Siyasette varlık gösterip de; ".. Adnan Hocamız için cübbemi giyerim.." diyen çıkmadığına göre destekçisi kalmamış demek ki.. Biliyorsunuz FETÖ terör örgütü için bazı siyasetçiler cübbe giyeceklerini söylüyordu. Adnan için cübbe arayana rastlamadık.. Açık konuşmak lazım.. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, önüne arkasına bakmadan doğrudan Adnan Oktar'ı hedef alarak, 'dengesi bozulmuş bir insan' diyene kadar kimse konuşamıyordu.. İtiraf edelim, Diyanet İşleri Başkanımız bir ezberi bozdu.. Adnan Oktar hakkında kapalı kapılar arkasında konuşulanların açıktan da söylenebileceğini gösterdi bize.. Sürahiyi ilk çatlatandır kendisi.. Bu konuda hakkı ödenmez.. ve de haklı olarak ekledi Diyanet İşleri Başkanı; ".. Dengesi bozulmuş bir insan. Biz bunun doğru olmadığını söylüyoruz. Ama o televizyonu kapatma yetkisi Diyanet İşleri Başkanlığı'nda değil ki, yetki kimdeyse onun kapatması lazım. İnşallahlar, maşallahlar havada uçuşuyor, dini bir takım referanslar ve orada dansöz oynatıyorsun böyle bir şey olabilir mi?…" İşte işaret fişeği buydu.. Şimdi geldiğimiz noktada Prof.Erbaş'ın dediği oldu..
**
Adnan Oktar gözaltına alınırken emniyet önünde bekleyen gazetecilere, bu yaşadıklarının İngiliz derin devletinin bir oyunu olduğunu söylüyordu.. Oysa bu pencereden baktığımızda yüzde yüz yerli bir operasyonmuş gibi duruyor. Bakalım ikinci fazda ne gibi sürprizler göreceğiz..