Sosyal medya çalkalandı..
Akit Tv'de bir alt yazı..
" Zulüm 1938'de son buldu"
Göndermeyi anlıyorum..
Atalarımıza hakaret eden "Zulüm 1453'te başladı" sözüyle kavga eden bir başlık..
O sözün yerli bir söz olmadığını biliyorsunuz..
Dolayısıyla kavgayı da burada, bu topraklarda ve bu topraklara ait değerler üzerinden vermenin ne denli yanlış olduğunu da biliyor olmanız lazım..
Değerli dostlar, açıkça ifade etmeliyim ki, hem 1923 - 1938, hem de 1938 - 1950 dilimini en sert eleştiren ben ve benim gibilerin elini zayıflatıyor bu tür sloganik çıkışlar.. 'Olmasaydın Olmazdık' gibi bir söze tepki olarak konulan 'Olmasaydın da olurduk' ilanını destekledim.. Çünkü o bambaşka bir vurgu yapıyordu. Çünkü biz onlar gibi değiliz. Ama bu defa durum başka.. Evvela 'Zulüm 1938'de son buldu' sözü, yakışıksız, münasebetsiz, yersiz bir söz.. Dahası sadece münasebetsiz değil, teknik olarak da yanlış.. Bir iki spesifik hatırlatmayla açalım isterseniz..
**
EZANIN YASAKLANMASI
Mesela Mustafa Kemal, 1932'yi dinde reform yılı ilan etmiş ve ibadetin Türkçeleştirilmesi ile ilgil çalışmayı başlatmıştı.. Evvela Yerebatan Camii'nde Hafız Yaşar'a okuttukları bir tercüme ile camilerde artık ezan anadilinden aslından koparak, 'Tanrı Uludur'a dönmüştü.. Dahası, peşinden Rıfat Börekçi, Diyanet İşleri Başkanı sıfatıyla sala'yı da aslından uzaklaştıran tebliğini yayınladı.. Yurdun dört bir yanında dalga dalga minarelerden Türkçe ezan sesleri yükselmeye başladı. Kur'an, ezan, sâlâ, tekbir birer birer Türkçeleştiriliyordu.. Buraya kadar tamam.. Tarih tüm bu yaşanan zulmü ve eziyeti yazıyor zaten.. Ama "Zulüm 1938'de son buldu" dediğin zaman orada teknik bir hata yapıyorsun.. Çünkü doğru de facto olarak ezanın aslından uzaklaşması ve Türkçeleşmesi, hatta hiç Türkçe konuşulmayan Zaza ve Kürt köylerinde bile zorla Türkçe ezan okutulması o döneme denk gelir.. Ama ezan ile ilgili kanunun altında Mustafa Kemal'in imzası yok.. Ezanı Türkçe değil de Arapça aslından okuyanların, 3 aya kadar hapisle cezalandırılmasına hükmeden kanun değişikliği 1941 yılında yapıldı.. Başbakan Refik Saydam ve Cumhurbaşkanı İsmet İnönü.. Mustafa Kemal'in naçiz vücudu çoktan toprak olmuştu bile.. Ve bu zulüm, 1938'de değil, 16 Haziran 1950'de sona erdi..
**
CAMİLERİN AHIR YAPILMASI
Devam edelim zulme.. Önümde 23 Mayıs 1948 tarihli Cumhuriyet Gazetesi var.. İçinde bir haber.. başlığı : "Cami hiç ahır olur mu?".. Haberde, Vakıflar İdaresi'nin, Silivrikapı'da bir camiyi, şahsa kiraladığı, kiralayan kişinin ise burayı ahır olarak kullandığı yazıyor.. Demek ki, 1938'de bitmemiş zulüm..
**
BAŞI AÇIK KADINA SEÇİLME HAKKI!
Hani hep övünüyoruz ya, 'kadına seçme-seçilme hakkını ilk biz tanıdık' diye.. '..şu ülkeden bile önce, bu ülkeden bile önce….' Doğru.. 1934.. Başbakan İsmet İnönü ve 191 milletvekili, Anayasa ve seçim kanununda değişiklik yapılmasını öngören yasa ile kadına seçilme hakkı verilmesini sağlıyor.. Anayasa 10 ve 11 değişiyor. '.. Her kadın 22 yaşında seçme, 30 yaşında seçilme hakkı elde eder..' ibaresi yasaya giriyor.. Hatta fiilen hayata geçirmek adına, bugün bile yapılmayacak bir iş yapılıyor ve 'Kadın Halk Fırkası adıyla sahiden bir kadın siyasi hareketi başlatılıyor.. 8 Şubat 1935 seçimlerinde 17 kadın milletvekili de Meclis'e giriyor.. Fakat bu kadınların tamamının ortak özelliği ne?.. Başları açık.. Doğru.. Tam da özgürlük ve demokratikleşme adı altında hamle yaptığın anda zulüm başlıyor.. Peki zulüm 1938'de bitiyor mu?.. Hayır..76 sene daha devam ediyor zulüm.. 7 Haziran 2015 seçimlerine kadar kadına, özgürce seçilme hakkı vermiyor bu sistem..
**
DEVRİM YASALARI
Peki ya eziyetin, zulmün büyüğü.. Devrim Kanunları?.. Tevhid-i tedrisat, Şapka iktisası kanunu, Tekke ve zaviyelerle türbelerin sedrine ve türbedarlıklar ile bir takım ünvanların men ve ilgasına dair kanun, lakap ve ünvanların kaldırıldığına dair kanun, bazı kisvelerin giyilemeyeceğine dair kanun?… Evet 3 Mart 1924'te Hilafeti kaldırdın da 1938'de geri mi getirdin? 1 Kasım 1922'de Osmanlı'yı yıktın da, 38'de yeniden mi kurdun?.. İskilipli Atıf Hoca'yı astın da Merve Kavakçı'yı Başbakan mı yaptın?.. Eleştiri yapacağımız zaman, savunacak marj bırakırsak daha iyi olacak.. Kalın sağlıcakla..