Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talebi ve Ankara 5. Sulh Ceza mahkemesinin kararı ile, Koza İpek Holding ve bünyesindeki şirketlere kayyum atandı. Elbette bu şirketler arasında, holdinge bağlı çalışan medya grubu da var. Dolayısıyla medyanın yönetimi de kayyuma devredilmiş oluyor. Bunu da fırsat kaybetmeden 'basın hürriyeti' kapsamında dünyaya satmaya çalışıyorlar. Baştan peşin peşin söylemek lazım. Bu işin basın hürriyeti ile izah edilir bir tarafı yok. Bu işin basınla ilgili tek kısmı, basın organlarının da aynı şirket bünyesinde olmasından kaynaklanıyor..
**
KAÇAK PATRONUN ŞİRKETLERİ!
Değerli dostlar, aralarında bu gazete ve televizyonların da bulunduğu Holdinge Kayyum talebi, emniyet ve savcılıkça atanan 3 kişilik bilirkişi heyetinin hazırladığı raporla gündeme geldi. Rapora baktığımızda, sahibi örgüt yöneticisi olmak, terörün finansmanı, terör örgütü propagandası ve kara para aklamak gibi suçlardan aranırken yurt dışına kaçan Akın İpek'in, şirketlerine kayyum atanmasından daha doğal ne olabilirdi ki?.. Bu kadar beklenmesine şaşırmak lazım.. Ama birileri ısrarla getirip getirip işi 'basın hürriyeti'nde kilitlediği zaman içinden çıkılmaz bir yere doğru gidiyor iş.. Bakınız yazının sonunda işin medya kısmına değineceğim. Ama bir iki satır işin aslını yazayım buraya.. Kayyuma temel olan emniyet ve bilirkişi raporunda geçen ifade Smurfs Village.. Yani Şirinler Köyü..
**
ŞİRİNLER KÖYÜ OPERASYONU
Bu metot, kara para aklamanın onlarca yolundan biri.. Fonların fiziken ülke dışına kaçırılmasından tutun da hayali şirketler kurulmasına, vergi cennetlerinde yatırıma, kumarhane ve gazino gibi iş yerleri kurulmasına kadar pek çok yolu var.. Ama bilirkişiler, Akın İpek Grubu'nun, şirinler yöntemiyle kara para akladığı yönünde görüş bildirmiş. Şöyle anlatayım.. İstisnaları dışında pek çok ülke, belirli tutarlardaki nakit işlemlerinin bildirilmesini mecburi tutar.. Misal Amerika Birleşik devletleri'nde, 10 bin doların üzerindeki işlemlerinizi bildirmeniz gerekir.. Şirinler metodu işte burada devreye giriyor.. Eldeki miktar, üst limite yakın ancak limitin bir tık altındaki rakamlara bölünür. ABD için 9.990 Dolar diyelim.. Şirinler Köyü sakinleri tarafından aynı bankanın farklı şubelerine ve farklı bankalara bu paralar yatırılır.. 50 kişi adam başı 9,990 doları aynı bankanın farklı şubelerine veya farklı bankalara yatırırsa, tek seferde 499,500 dolar sisteme sokulmuş olur.. Bu 10. günün sonunda 4,995.000 Doları bulacak demektir.. Aynı kişiler başka bankalara da aynı işlemi yaparlarsa, hayal bile edilemeyecek büyüklükte bir para çok kısa bir zaman içinde nakit bildirimi zorunluluğuna takılmaksızın ülke dışına çıkarılabilir.. Savcılık şimdi bu şüpheyle mahkemeye müracaat etmiş, mahkeme de bu talebi yerinde görmüş.. Dolayısıyla da kayyum atamış.. Sahibinin firari olduğu bir ortamda, şirketlerine kayyum atanmasına şaşıranlara şaşıyorum..
**
MEDYAYA EL KONULMASI LAZIM
Gelelim işin medya kısmına.. Evet fırtına koparıyorlar basın hürriyeti falan diye. Ve bu kayyum atamasını da basın hürriyetine vurulmuş darbe gibi göstermeye çalışıyorlar.. Diktatörün herkesi susturduğu algısını yükseltiyorlar. Daha dün komünist partinin yöneticisi devlet televizyonunda, TRT'de, çıkmış "diktatör"e "Deli" diyordu.. Nasıl bir diktatörlükse, devlet televizyonuna bile sözü geçmiyor. Ama örgüt medyası, firari patronunun kara para aklama operasyonu nedeniyle kayyuma geçince ortalığı ayağa kaldırıyor.. Ben açık söyleyeyim bu alınan karardan memnun değilim. Çünkü emsali olmayacak.. Çünkü bu evet dolaylı olarak örgüt medyasının yönetiminin değişeceği anlamına geliyor evet ama bunun savcılığın kara para talebi ve mahkemenin kayyum kararı ile değil bizzat 'terör örgütlerinin medyası olamaz, MGK kararıyla kırmızı kitaba girmiş bir örgüt, kendi medyasından propagandasını yapamaz' diye bir kararla el konması gerekirdi.. Digiturk hangi saikle indirdiyse platformdan devlet de aynı gerekçeyle el koyacaktı bu kanallara, gazetelere.. Elbette bir yapıya milli güvenlik kurulu kararıyla ulusal güvenliği tehdit eden yapı' denmişse.. Devletin topyekün mücadelesinde kararlılık vurgusu yapılmışsa.. 'Kırmızı Kitap'ta tanımlanan iki paralel yapıdan biri olan Fethullahçı Terör Örgütü'nün 7/24 propagandası yapılıyorsa, o kanal konvansiyonel anlamda yayın yapmaktan men edilir. Bu bu kadar açık..
DEVLET – MEDYA İLİŞKİSİ
Tek bir örnek vereceğim size.. 2013'te bir CIA ve Ulusal Güvenlik Dairesi elemanı olan Edward Snowden, ABD'nin 122 devlet ve hükümet başkanının dinlendiğini iddia ederek birtakım belgeler çıkardı.. Bu belgelerin bir kısmı da The Guardian gazetesinde yayınlandı.. The Guardian'dan evvel bu belgeler Amerikan CNN televizyonuna da geldi. CNN editoryel bir kararla böyle bir haberi yapmayı reddetti.. Bunu da; "ulusal güvenlikle ilgili gizli bilgilerin ifşa edilmesine araç olmayı reddediyoruz" diyerek kamuoyuna duyurdu.. Guardian ise bu belgelerin çok küçük bir kısmını yayınladı. Guardian Genel Yayın Yönetmeni Alan Rusbridger bu yayının hemen ardından kendini hakim önünde buldu.. Hakimle oturdu ve pazarlık yaptı.. Rusbridger, ne isterlerse yapacaklarını yeter ki gazeteyi kapatmamalarını talep etti. Sonra dünya televizyonlarına da konu olan o görüntüleri izledik.. The Guardian çalışanları, ellerinde matkap ya da beton taşlama makinesi ile bilgisayarların hard disc'lerini paramparça ettiler.. Kalın sağlıcakla.