VEKİLLERİN ÇIKARI... Birçok yorumcu erken seçim ihtimalinden söz etmeye başladı. Anayasa ve yasalardaki imkânlardan söz edip duruyorlar. Örneğin, "Görev alındıktan 45 gün içinde hükümet kurulamazsa veya güvenoyu alamazsa, erken seçime gidilir" diyorlar.
Tamam ama bu yorumlar insan faktörünü hesaba katmıyor. Bugün Türkiye'deki en kıyak emeklilik, milletvekilliğinden emekli olmaktır. Aktif vekil ayda 14 bin, emekli vekil ise 7 bin lira almakta.
Aktif vekilin kırmızı, emekli vekilin yeşil pasaport hakkı vardır. Kamu kuruluşlarının sosyal tesislerinden ve konuk evlerinden yararlanır. Ve daha neler neler...
Bütün bu haklardan yararlanabilmesi için, seçilen şahsın, en az 2 (iki) yıl milletvekilliği yapması gerekmekte.
7 Haziran'da seçilmiş olan vekillerin büyük çoğunluğu, sözünü ettiğim bu iki yıl geçmeden erken seçim kararını desteklemeyecektir.
DEMİRTAŞ MI, APO MU?... Başkanlık projesinin duvara tosladığını söyleyenler var. Olabilir. Ancak benim tanıdığım Tayyip Erdoğan en küçük bir umut kaldığı sürece, her yolu deneyecektir.
Milletvekillerini erken seçime ikna etmenin zorluklarını yukarıdaki yazıda anlatmaya çalıştım. AK Parti'nin önünde, bir de koalisyon yoluyla Anayasa'yı değiştirme alternatifi var.
Peki, bu koalisyonu kimle yapar? Kimse, Selahattin Demirtaş'ın Erdoğan'a hitaben "Seni Başkan yaptırmayacağız" demesinden hareketle, "HDP ile koalisyon olamaz" demesin.
Çünkü: Halk fikrini sandıkta ortaya koyar, seçimlerden sonra elit siyaseti başlar. Neler yapılacağına elitler karar verir.
Bu ilkeyi güncele tercüme edersek şu çıkar: Demirtaş'ın sözü, Abdullah Öcalan'a kadar uzanıyor. Erdoğan, Başkan olamazsa, Öcalan'ın da ev hapsine geçmesi çok zor...
Apo, İmralı'dan, "Başkanlık konusunda Erdoğan'a zorluk çıkarmayın" mesajını gönderebilir. Eğer Demirtaş bu isteğe direnirse, iki olasılık belirir:
Ya Apo'un dediği olur. Demirtaş evine gönderilir, partiye yeni bir başkan seçilir.
Ya da Apo'nun 'yiyemediği' Demirtaş, şiddetten siyasete geçme aşamasındaki Kürt hareketinin yeni lideri olur.
Siyaset, "asla olmaz" demenin mümkün olmadığı, acayip bir meslektir.
HANİ ESKİ TÜFEKLER? Saat 19.30'u bulmuş, açılan sandıkların oranı yüzde 50'yi geçmiş... Ancak Yüksek Seçim Kurulu sonuçların açıklanmasına hâlâ izin vermiyor.
Sunucular, çoğu köşe yazarı veya akademisyen oluşan konuklar birbirine sormakta: "Acaba YSK yasağı niye kaldırmıyor?"
Sonuçları analiz eden birçok program izledim, hiçbirinde, "siyasetten bir beklentisi kalmadığı için tarafsız yorum yapacak" tecrübeli bir politikacı yoktu.
Halbuki Hüsamettin Cindoruk veya benzeri bir kurt politikacıya telefonla bağlansalardı, YSK'daki bu gecikmenin olası nedenlerini anında sayıp dökerdi.
Tecrübe deyince aklıma geldi: Siyasette en kötü öğretmen başarıdır. Başarı, insanın kendini olumlamasına yol açar. "Doğrusunu yaptım ki başardım" diye düşünür.
Gerçek öğretmen ise başarısızlıktır. Ancak çoğu zaman yenilgiden ders çıkarıldığında geç kalınmıştır. Yeni bir zafer için zaman ve zemin yoktur.
Kıssadan hisse: Zaferler kazanırken dahi eleştirilere kulak verin. Yenilgi kadar olmasa da, eleştiri de iyi bir öğretmendir.