Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek'in günlüklerini okumuş muydunuz?
Askere yakınlığı ile tanınan eski bir gazeteci de Örnek'e gelerek, "İş işten geçiyor, hadi artık ne zaman müdahale edeceksiniz" demişti. Yani gazeteci, komutanların darbe yapmasını istemişti.
O sırada bir gazetede köşe yazmakta olan tecrübeli gazeteciye bu durum soruldu. Ne cevap verdi biliyor musunuz? "Benim böyle bir şey yaptığımı nasıl düşünebilirsiniz?"
Başkalarını bilmem ama benim açımdan bu cevap, adamın yalan söylediğinin göstergesiydi.
Çünkü "Evet, söyledim" veya "Hayır, söylemedim" yerine; adeta soruyu soranları suçlayan bir cevaptı bu...
Asker-perest gazeteci, "Hayır, Özden Örnek ve arkadaşlarını darbeye kışkırtmadım" demek istemiyordu.
Böylesi direkt bir yalan olurdu. Ayrıca yalanının daha sonra ortaya çıkma ihtimali vardı.
Onun yerine evet veya hayır demeyen, soruyu ortada bırakan, kaçamak bir cevapla üzerindeki yükten kurtulmaya çalışıyordu.
Bence asker-perest gazetecinin yalan söylediği apaçıktı. Ama insan yüzde 100 emin olamıyor tabii.
Hafta içinde üç eski CIA ajanının yazdığı, "Yalan Söylediğini Biliyorum" (Diyojen Yay.) adlı kitabı okurken, gazetecinin yalan söylemiş olduğuna bir kez daha emin oldum:
Kuralcı general, ünlü siyasetçi, hayırsever işadamı, yüksek din görevlisi gibi kalburüstü kişilerin sıkça başvurduğu bir yalan tekniğiydi bu...
Ancak onlarla sınırlı değildi. Sırada insanlar da buna başvuruyordu. Mesela çocuğunu öldürmekle suçlanan bir kadın, kendini o şekilde savunmuştu: "Ne dediğinizin farkında mısınız? Ben bir anneyim. Çocuğumu nasıl öldürebilirim?"
Herkes söyler mi?
Genellikle insanları ikiye ayırırız: Dürüst olanlar ve olmayanlar. Dürüst olanlar yalan söylemez, hileye başvurmaz, çalmaz... Dürüst olamayanlar ise bunları yapar.
Yanlış bir kanı bu... Hayat öyle değil.
Herkes yalan söyler, herkes hile yapar, herkes çalar... Tabii kimi bunları küçük, zararsız, önemsiz şekillerde yapar... Kimi düpedüz kazanç sağlamak için...
İşyerinden eve birkaç ataş veya bir miktar kağıt getirmemiş bir çalışan var mı? Üzgün arkadaşını teselli ederken pembe yalanlar söylemeyen var mı? Oteldeki tarağı veya ayakkabı çekeceğini almamış olan var mı?
Araştırmalar, öyle ya da böyle, herkesin yalan söylediğini gösteriyor. 2 bin İngiliz üstüne yapılan kapsamlı araştırmada erkeklerin günde ortalama altı (6), kadınların ise günde üç (3) kez yalan söylediğini ortaya koydu.
Massachusetts Üniversitesi'nden psikolog Robert Feldman, yalan söyleme ile kendine saygı (eskiden izzetinefis kullanılırdı) arasında sıkı bir bağlantı olduğunu saptamış: "Bir insan, kendine saygısının yara alacağını hissettiği an, ciddi biçimde yalan söylemeye başlıyor" diyor.
Yani bir insan hor görüleceğini, aşağılanacağını, şeref ve haysiyetini koruyamayacağını düşündüğü an, yalanın dozunu artırıyormuş.
Konuşma veya işaret... Dilin oldu her yerde yalan da var. Ne kadar ilginç değil mi; anlaşmamıza yarayan dil, birbirimizi aldatmamızı da mümkün kılıyor.