Kalp kalbe karşıdır denir ya... Dün tam böyle bir olay yaşadım. Neler olduğuna geçmeden önce son zamanlardaki ruh halimi anlatayım...
Bilhassa Batı âleminden gelen haberler moralimi bozuyor. İşte bir örnek: Adamlar üç boyutlu yazıcı (3D Printer) ile sert plastikten tabanca üretip ateş ettiler.
Bu şovun ardında, yeni bir endüstri devrimini başlatacak kadar önemli olan bir teknoloji yatıyor. Şu anda birkaç bin dolara inen 3D yazıcılar yakında o kadar ucuzlayacak ki bilgisayarlar gibi evlere girecek.
Dükkândan, marketten satın alınan birçok mal evde üretilebilecek. Örneğin: Gözlük çerçevesi, plastik kaşık, sevdiğimiz bir kişinin heykelciği...
Tabii asıl olay evdeki üretim değil... Bilgisayarın maliyeti nasıl binlerce kat azaldıysa, bundan sonra kalıp maliyetleri de aynı oranda azalacak. Böylece yeni ürün tasarımı kolay ve ucuz hale gelecek.
Şunu söyleyeyim de bilmeyenlerin şapkası uçsun: Bu teknolojinin hedeflerinden biri organ üretimi yapmak; mesela böbrek...
Bir şeyler yapmalıyız
Bu tür haberler canımı sıkıyor. Çünkü kamuoyunda, değişen dünyaya ayak uydurma yönünde bir bilinç göremiyorum.
"Üniversiteler eğitimlerini bu gelişmelere ne zaman uyarlayacak..." diye kara kara düşünürken Haliç Üniversitesi'nden bir sohbet-istişare daveti aldım.
Prof. Gündüz Gedikoğlu'nun çabalarıyla 1998'de kurulan 8 bin öğrencili Haliç Üniversitesi'nde bir süre önce yönetim değişikliği olduğunu biliyordum.
Mütevelli Heyeti Başkanlığı'na sadece 38 yaşında olan Avukat Mansur Topçuoğlu seçildi. Genç ve dinamik bir ekip onun çevresinde toplandı. Peki, sonra ne oldu?
Rektör Prof. Sait Sevgener ve medyadan arkadaşların da bulunduğu bir grup olarak sohbete başladık. Önce şu sıralar hazırlanmakta olan YÖK Yasası'ndan söz edildi.
Doğrusunu isterseniz ben o konuda biraz umutsuzum. Uzaktan gördüğüm kadarıyla bürokrasi, kurumu teslim almış durumda. Çok değerli bir insan olan, yenilikçi YÖK Başkanı Prof. Gökhan Çetinsaya, o kemikleşmiş yapıyı aşabilecek mi?
"Eyvah dedim içimden; dünya almış başını gidiyor, biz hâlâ YÖK'ü konuşuyoruz.
Yeni dünyaya, yeni beyinler
Derken sadede gelindi: Haliç Üniversitesi dijital çağa ayak uydurmak üzere ders programını yeniliyordu.
Çok sayıda dersten birkaçını sayayım: Dijital Eğlence Finans Yönetimi... Dijital Eğlence Hukuku... Dijital Eğlence İş Geliştirme... Uygulamalı Video Kurgu... (Ve daha neler, neler...)
Bu ve benzeri derslerle... Bilgisayardan askeri eğitime, meteorolojiden sağlığa, havacılıktan televizyona; dijital teknolojinin kullanıldığı alanlarda çalışabilecek öğrenciler yetiştirmeyi amaçlıyorlar.
Tabii hedeflerine varmak için YÖK'ün bu dersleri kabul etmesi gerekiyor. Onay alınırsa, sonbaharda başlayacaklar.
Bu gelişmeyi duyunca gerçekten sevindim: Demek ki Türkiye'nin geleceğini düşünen insanlar var.
(Beton kafalı milliyetçileri değil, teknolojik dönüşümün gerekliliğini fark eden atılımcıları kastediyorum elbette.)