Dün AHaber'de, Can Okanar'ın sunduğu Ajans programındaydım. Eski milletvekili Ufuk Uras ile birlikte barış sürecini değerlendirdik.
Ufuk Uras... Türkiye'deki belli başlı aktörlerin barışı istediğini... Kandil'deki PKK komutanlarının Abdullah Öcalan'ın iradesine boyun eğeceklerini... Aksi halde PKK'nın bölüneceğini söyledi.
Barışın önünde sonunda gerçekleşeceğine ben de inanıyorum. Ancak benimkisi ihtiyatlı iyimserlik...
Süreci durdurmaya veya yavaşlatmaya yönelik sabotajlara hazır olmak gerekir. Nedeni ortada:
1) PKK sadece bir savaş örgütü değil. Uyuşturucu, silah ve insan ticaretiyle bağlantısı var. PKK ve uzantıları, Türkiye, Irak ve Avrupa'da ciddi miktarda parayı yönetiyor. PKK'nın savaşması sayesinde kim bilir kaç kişi yolunu buluyor?
2) Kürt-PKK sorununu çözdüğü gün, Türkiye bölgede çok büyük bir güç olacak. Bu durum bazı devletlerin işine gelirken, çoğunun gelmiyor. Mesela Kürdistan Özerk Bölgesi Türkiye'nin güçlenmesini ister. Ama örneğin İsrail devleti istemez.
Siyasi tarihe merak duyanlar... Casus romanlarını, filmlerini, dizilerini sevenler... İstihbarat teşkilatlarının akla hayale gelmedik tezgâhlar kurup, operasyonlar yaptığını bilir.
Emniyet İstihbarat Dairesi eski Başkanı Bülent Orakoğlu, 30'u aşkın ülkenin Türkiye'de operasyon yaptığını saptadıklarını söylemişti. O halde asla "Bizim başımıza gelmez" dememek gerekir.
Peki, bir sabotaj karşısında ne yapmalı? Formül çok basit ama uygulaması kolay değil: Ne kadar kanlı olursa olsun... Bağrımıza taş basıp yolumuzdan şaşmayacağız. Aksi halde operasyona boyun eğmiş oluruz.