Geçen gün, hayatımda ilk kez bir yazara kitabını imzalattım... 'Mad Men' dizisine ilham kaynağı olan, Amerikalı duayen reklamcı George Lois... Alldesign İstanbul 2013 tasarım konferansı vesilesiyle geçenlerde Türkiye'ye geldi.
Ben bu adamı çok önemserim. Ne, çok başarılı bir reklamcı olduğundan... Ne de, Esquire dergisi için 1960'larda muhteşem kapaklar tasarladığından...
George Lois, "Önce fikir..." diyen bir çağdaş felsefecidir bana göre. (Eleştirel olmak isteyen, 'piyasa filozofu' da diyebilir.)
Lois'in sevdiği, önemsediği, ses getiren, tartışmalara yol açan fikir ve uygulamalarını derlediği "The Big Idea" (Büyük Fikir) adlı kitabından daha önce burada söz etmiştim (9 Aralık 2012). Nar Lokantası'nda sohbet ederken işte o kitabı imzalattım.
Vereceği cevabı adım gibi bilmeme rağmen... Yine de zihnimi kurcalayan bir şeyi Lois'e sordum:
"Günümüzde birçok reklamcı adeta ürünü sattırmaktan utanıyor... Ne dersiniz?"
'Enayi misin birader?'
82 yaşındaki reklamcının gözleri bir anda hayret ve kızgınlıkla parladı: "Aynen!" deyip 'saydırmaya' başladı. Tabii kendi işlerinden örnekler vererek...
Gurur duyduğu çalışmalarından birini, 1985'te henüz tanınmamış Tommy Hilfiger için yapmıştı.
Kocaman bir bilborda, "Erkek giyiminde Amerika'nın dört büyük tasarımcısı" diye yazdıktan sonra... Sadece harfler sıralamıştı: R.. L.. / P.. E.. / C.. K.. / T.. H.."
Bilbordu görenler, harflerin kimlere gönderme yaptığını hemen anlamıştı: Ralph Lauren, Perry Ellis, Calvin Klein... Peki ya TH? Herkes birbirine TH'nin kim olduğunu soruyordu.
Böylece... Cüzi bir meblağ karşılığında Tommy Hilfiger hızla ünlenmiş ve kamyonla para kazanmaya başlamıştı.
Bu işe fena halde bozulan Calvin Klein, lokantada rastladığı Lois'e, parmağını tehditkâr biçimde sallayarak: "Hilfiger'in bugün olduğu yere gelmek, benim yirmi yılımı aldı" demişti.
Klein'ın parmağını hafifçe bükerek cevap vermişti George Lois: "Enayi misin? Bir işi 20 günde yapmak varken, niye 20 yılını harcadın?"
Fikri olan var mı?
Reklamcılar eskiden ürünün satışını artırdıkları için gurur duyardı. Günümüzde ise birçoğu bundan utanıyor. Kendilerine "pazarlamacı" değil, "sanatçı" muamelesi yapılmasını istiyorlar.
Mecralar imaj reklamlarıyla dolu. Birçok reklamcı sattırdığı için değil... Şık, hoş, estetik, zekice, komik veya duygusal bir reklam yaptığı için gurur duyuyor.
Öyle reklamlar görüyorum ki... Bırakın satışı; ürünün ne olduğu anlaşılmıyor.
Yazının sonuna geldik... İğneyi kendimize de batırayım mı? Ben medya yöneticisi olsam... George Lois'in "Olağanüstü Tavsiyeler" adlı kitabını okumayı zorunlu kılarım. Kim bilir, belki işe yarar!