Bir haber tartışmalara yol açtı: Türkiye uçak gemisi yapacaktı... Haberi doğru kabul eden bazı yorumcular, Türkiye'nin güvenlik siyasetinin değişmekte olduğunu söyledi. Saldırıyı beklemek yerine, tehdide kaynağında müdahale edilecekti.
Ancak daha sonra TSK'nin satın alacağı geminin uçak gemisi olmadığı ortaya çıktı.
TSK ise kısaca LPD denilen gemiden almak istiyordu. LPD'nin açılımı "Landing Platform Dock". Türkçede "Havuzlu Çıkarma Gemisi" deniyor.
Bunlar helikopterlerin ve insansız hava araçlarının kalkıp inebildiği gemiler. Tanklar da dahil çeşitli kara araçlarından başka, çıkarma gemileri de taşıyabiliyor. Ayrıca belli miktarda asker de...
Liderliğin yolu zorlu
İlk ağızda çıkan "uçak gemisi yapacağız" haberine inanan yorumculara, bıyık altından gülerek, güvenlik konseptimizde bir değişiklik olmadığını söyleyenler oldu.
Halbuki dalga geçilecek bir durum yok ortada... LPD kararı... Zaten yenilenmesi gereken güvenlik konseptindeki bir değişimin işareti.
TSK'nın hâlâ Soğuk Savaş dönemi düzeninde olduğunu... Halbuki şartların ciddi biçimde değiştiğini yıllardır söylemiyor muyuz?
Kara Kuvvetleri damgasını TSK'ye vurmuş durumda. Ancak Hava ve Deniz Kuvvetleri'nin de güçlenerek değişmesi gerekiyor.
"Türkiye bölge lideri oluyor-olacak-olmalı" diye nutuklar atmak işin kolay yanı... Peki, bu nasıl yapılacak?
Ülkenin sert gücü (askeriye, ekonomi) ve yumuşak gücü (kültür, sanat, eğitim) yeterli mi?
Erdoğan bastırıyor
Patriot örneği ortada: Suriye meselesi gündeme gelmese, birçok kişi Türkiye'nin füze savunma sistemi olmadığını bilmeyecekti. Belli ki "Nasıl olsa NATO bizi korur" diyerek ağırdan almışız...
Ama Başbakan Erdoğan'ın "ittirmesiyle" artık TSK de değişiyor. LPD alım kararı... Üstelik de geminin yerli firmalar tarafından yapılacak olması, bunun göstergesi değil mi?
"Güvenlik" kavramı, gerçek ilişkileri örtüyor. Türkiye'nin "kendini koruması" için LPD'ye ihtiyacı var mı? Aslında yok.
Halbuki güvenlik yerine "çıkar" kavramını kullandığımızda olay belirgin hale geliyor: ("O değil, şu alınsın çünkü..." şeklindeki teknik eleştiriler bir yana) Ülkenin çıkarı için LPD elbette gerekli. Libya olayını unutmayalım.
Bir not daha: İngilizce kaynaklarda bazı LPD modelleri anlatılırken, düpedüz "assault" yani "saldırı" kelimesi kullanılıyor.
"Çıkar" meselesi
Lider ülke sadece siyasetiyle, ekonomisiyle, kültürüyle, sanatıyla değil askeriyle de gider... Nereye gider? Çıkarı neredeyse oraya...
TSK'nin LPD alma kararı, İran'dan ve Yunanistan'dan birtakım itirazların yükselmesine neden oldu. Bazı yorumcular bu tepkiyi saçma buluyor.
Niye saçma olsun? Adamlar kendi çıkarlarını düşünerek itiraz ediyor işte... Yarınların neler getireceği belli mi? Gün olur Türk LPD'si, İran Körfezi'nde veya Güney Kıbrıs açıklarında beliriverir.
Onlar itiraz edecek ama Türkiye kendi çıkarının peşinde koşmayı sürdürecek.
Beğenelim veya beğenmeyelim; dünya devletler sistemi böyle çalışıyor.