Hangisiydi? Bir yönetim kitabında şirketlere yönelik şöyle bir uyarı okumuştum:
"Santral, vatandaşın sizinle ilk karşılaştığı yerdir. O ses sizin 'yüzünüzdür'. Telefondaki kişiye kötü davranan santral görevlisi, hiç silinmeyecek bir olumsuz önyargıya yol açabilir."
Mutfaktaki su ısıtıcı bozulunca, iki işi birden yapsın diye 'çay makinesi' alalım dedik. Görüntüsü de hoş olan bir tane bulduk.
Satıcıya sordum: "Üstteki demliğin kapağı, alttaki su ısıtıcıya da uyuyor değil mi?" Hayır, uymuyormuş!
Yani çay yapmayıp, sadece su ısıtmak istediğimde de, kapak vazifesi görmek üzere demliğin üstte durması gerekiyordu.
Tepem attı! Ünlü markamızın malı bu kadar kötü tasarlanabilir mi? Estetiği yerinde ama işlevi yamuk.
O sırada İstanbul Tasarım Bienali devam ediyordu. Hoş endüstriyel tasarımın sorunları Bienal'in kapsama alanında değildi ama... Ben yine de yazmaya karar verdim.
Allah'tan şeytan dürttü. İnternete girip buldum. Ürünle ilgili kitapçığı okumaya başladım. O da ne? Kutudan iki kapak birden çıkması gerekiyordu. Isıtıcının ve demliğin ayrı kapakları vardı.
Meraksız satıcılar
Ertesi gün satıcının tepesine dikildim: "Su ısıtıcının kapağı olmadığını söylemiştiniz." Adam onayladı. Biz konuşurken, dükkândaki diğer görevli geldi. O da olmadığını söyledi.
"Resmi sitenize göre iki kapak olması gerekiyor" dedim. İnanmadılar. İnternete baktılar. "Aa, öyleymiş..." dediler. Bir çay makinesinin kutusunu açtılar. İkinci kapağı görünce, nedense bir kez daha şaşırdılar!
Size gayet sıradan bir olay anlattım. Sıradan ama markalar hakkındaki fikrimiz, tam da böyle olaylar sonrasında oluşuyor.
Şirketlerin dikkatine: O noktada zihnimiz tümevarımcı biçimde çalışıyor... 17 yaşında olsam, o ünlü marka, "Sattığı ürünü tanımayan tezgâhtarlar çalıştıran şirket" olarak hafızama kazınırdı.