Tarihsel olarak yapay bir ülke Suriye... Ancak bu bizi aldatmamalı: Neticede orada bir halk... Azınlığa ve silah gücüne dayansa da bir iktidar yapısı ve ekonomi var.
Daha da ötesi: Rusya ve İran başta olmak üzere desteklenen bir ülke Suriye...
Rusya'nın Akdeniz'deki tek üssü Suriye'de...Orayı kaybetmek bir bakıma Rusya'nın Akdeniz'den sürülmesi anlamına gelecek.
Ve İran... İnanç bağlarının yanı sıra Suriye, İran'ın Akdeniz'e açılan kapısı. Ayrıca, İsrail'in "İran nükleer silah geliştiriyor; hava saldırısıyla o tesisleri mutlaka imha etmemiz gerek" diye bastırdığı bir ortamda... İran asla Suriye'yi gözden çıkaramaz.
Dolayısıyla, gerekçesi ne kadar haklı ve insani olursa olsun... Batı'nın tam ve aktif desteğini almadan, Türkiye'nin, Suriye ile kafa kafaya gelmesi çok tuhaf.
Başka aktörler ne derse desin; düğümü nihayetinde ABD ve Rusya çözer. Onlar anlaşmaya varmadan Esad gitmez.
Eğer bu analiz doğruysa... Türkiye'nin bu işten yakasını kurtarması gerekir. Topraklarımıza düşen bombalar ve 100 bini aşan mülteci sayısı krizin maliyetini giderek artırıyor.
Peki, gerilim nasıl atlatılacak? Başbakan Erdoğan o hamleyi yaptı ve İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad ile Bakü'deki buluşmasında, "Bayramda Suriye'de ateşkes yapılsın" dedi.
Ayrıca "üçlü sistemlerle" (örneğin Türkiye-Rusya-İran ya da Türkiye- Mısır-İran) çözüm aranabileceğini söyledi.
Bu tip öneriler İran'a uyar: Türkiye ile didişmeyi onlar da istemez. Ama Ankara'nın Suriye ısrarı sürdüğü sürece de direnirler. Çünkü korkularını açıkça ifade ettiler: "Suriye düşerse, sıra bize gelecek."
Arabaya hasar vermede, motorunu bozmadan, kaportayı çizdirmeden, çamura saplanan lastiği kurtarmaya çalışıyoruz. Haydi hayırlısı!