Geçen akşam gördüğüm mahya, bana Yahudi bir arkadaşımla yaptığım konuşmaları hatırlattı.
Museviliğe yürekten inanan ve gereklerini yerine getirmeye çalışan arkadaşım, "Dinim söz konusu olduğunda, 'nasıl'ını konuşurum ama 'neden'ini tartışmam" der.
Bu arkadaşla gezmek hem zordur, hem de kolay: Herkes kebap ısmarlar... Bizimki mönüyü uzun uzun inceledikten sonra, peynirli pide ve salata ister.
Biz tabii biraz huzursuz oluruz. "Keşke senin daha lezzetli bir şeyler yiyeceğin bir lokantaya gitseydik ama sen de buraya gelirken hiç itiraz etmedin" deriz.
O ise hiç istifini olmaz: "Sizin lokantalarınızdaki etler 'koşer' değil ki... Yani benim dine uygun kesilmemiş. O yüzden, nereye gidersek gidelim, ben zaten o etleri yiyemem..."
İşte mesela o anda masadaki birisi, "Neden koşer olmalı" diye sorduğunda... Yahudi arkadaş, "Çünkü dinimizin gereği... Nedeni beni ilgilendirmez" der.
Başka hadisler de var
Benim gördüğüm mahyada, Hz. Muhammed tarafından söylendiği bilinen bir söz (hadis) olan, "Oruç tut, sıhhat bul" yazıyordu.
Kış olsa tamam... Ama uzun ve sıcak yaz günlerinde, vücut çok fazla su kaybediyor... Su kaybedince tansiyon düşüyor... Bir sürü bayılan, kafasını oraya buraya çarpan, hastalığı azan oluyor... Suyla birlikte faydalı minerallerin kaybedilmesi de caba...
Böyle bir dönemde, Diyanet'in tam da bu sözü tercih etmesi şart mı? Peygamberimizin çok sayıdaki hadisi arasından bir başkası seçilemez mi?
Ya 'temiz domuz' üretilirse?
Değinmek istediğim bir nokta daha var: Dinin emirlerini akla uydurmaya çalışmak doğru mu?
Mesela, "Domuz eti Müslümanlara yasak, çünkü domuz pislik yer, eti zararlıdır" denir. Bu gerekçelendirme aslında din dışıdır. Çünkü zamana ve mekâna bağlıdır. Şöyle:
Günün birinde pislikle beslenmeyen, sağlığa yüzde 100 uygun ete sahip bir domuz nesli üretilirse... Müslümanlar artık domuz mu yiyecek? Elbette hayır!
Bugün günde bir-iki kadeh kırmızı şarabın kalbe iyi geldiği ispatlanmış durumda. Ee, ne yapacağız şimdi? Kalp damarları tıkanmaya başlamış Müslüman'a şarap mı içireceğiz? Elbette hayır!
Ergenekoncu mahyalar
O halde helalleri ve haramları aklileştirmek, mantıklı hale getirmeye kalkışmak, bilimle gerekçelendirmek niye?
İnançları neden-sonuç ilişkilerine bağlamaya kalkışanlar, gün gelir hüsrana uğrar. O halde makul olan, mahyalara, yakarışların yanı sıra, dinin emir ve tavsiyelerini yazmaktır; onların gerekçesini, nedenini, niçinini değil.
Tek parti yıllarında ve darbe heveslilerinin azıttığı dönemlerde mahyalara siyasi ve ekonomik sloganlar yazılırdı: "Atatürk", "Ne mutlu Türküm diyene" ya da "Para biriktir" gibi... Hatırlayın: 2009 ramazanında "Ordumuza şükran borçluyuz" yazmışlardı Sultanahmet Camii'ne...
Bence mahyaları, sadece "siyaset" ve "ekonomiden" değil, "bilimden" de uzak tutmak gerekir.
Bu sıcakta, "Oruç tut, sıhhat bul" hadisi yerine, "Oruç bedenin zekâtıdır" yazmak daha iyi değil mi? Hem din dairesinde, hem de gayet zarif bir söz.