Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Orhan Pamuk'un şahane işi

Cuma akşamı Masumiyet Müzesi'nin açılışı vesilesiyle Beyoğlu'ndaki Cezayir Lokantası'nda düzenlenen davetteydik. Reklamcı Serdar Erener'i görünce, "Meltem Gazozu şişesi fazla sade ve ufak olmamış mı" dedim. "Bize değil ona söyle, Orhan öyle istedi" dedi.
Haklıydı tabii... Serdar ile Sinan (Çetin) sadece Meltem Gazozu'nun reklamını çekmişlerdi. Şişenin tasarımını ise Orhan Pamuk yapmıştı.
Her noktası takıntılı bir mükemmelci ruhla düşünülmüş olan Masumiyet Müzesi projesi (roman artı müze) şahane bir fikir.
Romanlara alışığız. Okuyoruz, biliyoruz, tartışıyoruz. Müze fikrine de yabancı değiliz. Peki bu projede farklı olan ne?

1999'da satın almış
Bizim "normal" dünyamızda, roman hayal ürünüdür. Müze ise gerçek dünyadan yapılmış bir derleme...
Cihangir ile Tophane arasında, Çukurcuma Caddesi Dalgıç Çıkmazı'nda dünden itibaren halka açılan Masumiyet Müzesi ise hayal ile gerçeğin sınırını belirsizleştiriyor.
Müzenin dayandığı roman, evet bir kurgu ama içinde söz edilen nesnelerin çoğunluğu gerçek.
Birçok kişi, Orhan Pamuk'un önce romanı yazdığını, sonra ondan hareketle müzeyi oluşturduğunu sanıyor. Halbuki Çukurcuma'daki binayı ileride müze yapmak üzere taa 1999'da satın almış.
Zaten müzenin son katına çıktığınızda, 2000'li yıllardaki çalışmalarını, notlarını, eskizlerini görüyorsunuz: Bir yandan romanı yazarken, bir yandan da müzeyi tasarlamış ve toparlamış.
Daha gerilere, mesela 1950'lere de gönderme var ama roman esas olarak 1975 ile 1984 arasında geçiyor. Ve romanda sözü edilen nesnelerin çoğunu birebir müzede buluyorsunuz: O dönem kullanılan kelebek şeklinde yaka iğneleri, köpek bibloları, kolonya şişeleri... "

Postmodern" işte bu!
Hani romanlardan film yapılır ya...
Burada çok daha karmaşık bir durum var: Romandan müze yapılmış... Müze için toplanan eski parçalar (diş fırçaları, artist fotoları, ayakkabılar, elbiseler) romanda kullanılmış...
Bitmedi: Romanda adı geçen... Ancak gerçekte var olmayan Meltem Gazozu, günümüz imkânlarıyla üretilmiş: İçindeki sıvıyla birlikte şişe olarak, gazete ve TV reklamı olarak...
Yani romanın içinde yer alan ve tamamen yazarın zihninde kurgulanan bir hayal nesnesi, somut bir gerçek haline getirilmiş.
Bu yapılan çok önemli: Pamuk, romana gerçek nesneyi sokmakla yetinseydi... Yapmış olduğu şey, Alain Robbe- Grillet, Nathalie Sarraute, Michel Butor gibi yazarların temsilcisi olduğu Yeni Roman akımının bir çeşitlemesi sayılabilirdi. Ve modern bir yaklaşım olurdu.
Ama sadece romanı değil gerçeği de kurgulayarak, Meltem Gazozu gibi hiç var olmamış bir nesneyi, sanki varmış gibi göstererek, "postmodern" âleme sokuyor bizi.
Orhan Pamuk, "Müzem, İstanbul'un ilk aşk ve (gündelik) hayat müzesi" demiş. Bence bulduğu olağanüstü fikir buna engel:
Kitabı okumadan müzeyi gezenler... Ne Kemal'in Füsun'a duyduğu derin ve marazi aşkı doğru dürüst hissedebilir... Ne de eski gündelik eşyaların niye o şekilde sunulduğunu anlayabilir...
"Ama müze, romanı okumamış ziyaretçide, kitabı bir an evvel eline alma isteği uyandırıyor" derseniz... Haklısınız!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA