Bir kişinin, belli bir suç örgütü ile bağlantısının olup olmadığını nasıl saptayacağız? Birçok kalemin katıldığı bu tartışma... Bugün gazetesinin iki yazarı, Gülay Göktürk ile Gültekin Avcı arasında devam ediyor.
Eski savcı Gültekin Avcı'ya göre, sadece "talimat almak" değil, "telkin" ve "arzu" da örgüt üyeliğinin göstergesi olabilir.
Göktürk ise "telkin ve arzu" kavramlarının yoruma bağlı olduğunu düşünüyor ve "Örgüt üyeliği, ancak açık talimat ortaya konabilirse ispatlanmış olabilir" diyor.
***
Ben bu tartışmayı önemsiyorum. Çünkü önümüzde, kısaca "
Kemalist orta sınıf" diyeceğim bir sorun durmakta.
"
Laikçi, askerci, kendine demokrat, dindar düşmanı, seçkinci" bir ideolojiye sahip olan bu orta sınıfın birçok üyesi...
2004'ten itibaren
darbe beklentisine girdi.
Mayıs 2006'da
Danıştay saldırısı olduğunda hemen Hükümeti suçladı...
2007 ilkbaharında
Cumhuriyet mitinglerine katıldı,
27 Nisan'daki elektronik muhtıraya alkış tuttu...
2008'de
AK Parti'ye kapatma davası açıldığında adeta kendinden geçti...
Ergenekon ve
Balyoz soruşturmalarına (davalarına) karşı çıktı... AK Parti kapatılmayınca büyük hayal kırıklığına uğradı...
Ben bu sınıfı, yukarıda saydığım nedenlerden dolayı, darbecilikle suçluyorum. Ancak benimki
ideolojik ve
politik bir eleştiri... Bu haliyle
hukuki bir dayanağı yok.
***
Ama şu da bir gerçek: Kemalist orta sınıfın
bazı üyeleri, "
dernek,
vakıf,
oda, sendika ve
medya" aracılığıyla, darbe hazırlıklarına katkıda bulundu.
Peki, bu insanlar talimat mı aldı? Mesela darbeci bilmem kim paşa, telefon açıp, "
Şöyle yapın, böyle yazın" diye emir mi verdi? Hayır. Darbeciler ile Kemalist orta sınıf arasında çoğu zaman böyle bir ilişki bulunmuyor.
Ama sözünü ettiğim aktif Kemalistler... Paşalarının amacını gayet iyi biliyorlardı... Ve faaliyet gösterdikleri kuruluşlarda onların darbe hedefine uygun işler yaptılar.
Bunu sadece kişisel gözlemlerle değil... Telefon kayıtları aracılığıyla da biliyoruz:
Dernek başkanı X hanım, tek çarenin darbe olduğunu... İnşallah bunun gerçekleşeceğini... Kendisinin de dernekte bu amaçla çeşitli faaliyetlerde bulunduğunu açıkça söylüyor.
Dolayısıyla, örgüt üyeliğini saptamak için, ille de ortada bir talimat ilişkisi olması gerekmiyor. (Zaten üyelik de sorunlu bir kavram. Belki
paydaşlıktan söz etmek daha doğru olabilir.)
Bu noktada "
nesnel" ipucu, "
kişinin bilgi sahibi" olmasıdır.
Yani kişinin, örgütle bağlantısı... Talimatlarla çalışan bir mekanizmanın parçası olmasıyla değil... Suç örgütüne, "
bilerek, isteyerek, farkında olarak" katkı yapmasıyla belirlenir.
Bunun adı örgüte bilinçli biçimde
yardım ve yataklık etmektir ki üyelikle eşdeğerdir ya da ondan nitelik olarak değil, derece olarak farklıdır.
Not: "Talimat" ilişkisi
hiyerarşik bir örgütlenmeyi varsayar.
Halbuki günümüzde birçok suç örgütü, birbirini tanımayan
yatay biçimde örgütlenmiş
hücreler şeklinde çalışıyor. İlle de "talimat" aramak,
demokrasiyi bu tip örgütler karşısında
savunmasız bırakmaktır.