Bir ara biyografilere ve otobiyografilere merak salmıştım. Bunun iki nedeni vardı: Birileri "eski insanların" bugünkülerden daha iyi olduğunu iddia ediyordu... Bazıları da Osmanlı'yı es geçip, bütün olumlu gelişmelerin 1923'te başladığını söylüyordu.
Bence ikisi de yanlıştı... İnsanlar son 10 bin yılda fark edilecek bir evrim geçirmediklerine göre... Aklınıza gelebilecek her türlü duygu ve tutum... Aşk, nefret, şefkat, kıskançlık, hırs, yardımseverlik, çalışkanlık, tembellik, kibir, alçakgönüllülük, vs... Eskiden vardı, bugün de var... Bir kuşak, ötekinden daha iyi ya da daha kötü değil...
İkincisi... Modernleşme, Osmanlı döneminde zaten başlamıştı. Unutmayalım ki Cumhuriyeti, Osmanlılar kurdu!
"Ama Cumhuriyet döneminde modernleşme hızlandı" derseniz itiraz etmem, tartışmak gerekir. Demiryollarını yapanlar, demokrasiyi ezmişlerdir.
Bu fikirlerden hareketle okuduğum kitaplar arasında geçen gün yitirdiğimiz araştırmacı Taha Toros'unkiler de (d. 1912) vardı: 'O Güzel İnsanlar' ve 'Mazi Cenneti'...
Özellikle 'O Güzel İnsanlar', yukarıda sözünü ettiğim Osmanlı modernleşmesini anlama açısından önemlidir.
Örneğin "ilk" kadınlardan söz eder Taha Bey: İlk kadın doktorumuz Safiye Ali Hanımın yaşam hikâyesini anlatır.
Ardından, ilk Türk hemşiresi, dediği Safiye Hüseyin (Elbi) Hanıma geçer...Üçüncü olarak ilk Türk kadın gazeteci Selma Rıza Hanımın öyküsünü okuruz...
Daha nice başarılı, ilginç, şaşırtıcı hayat hikâyesi yer alıyor kitapta. Bunların topuna birden göz attığınızda... Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçerken sadece kopuş değil, ciddi bir süreklilik olduğunu görüyorsunuz.