Diyarbakır mitinginin ardından Ankara'ya uçarken, Başbakan Erdoğan ile "mesaj kaygısız" kısa bir sohbet ettik.
Başbakan ceketimin yakasındaki F.Bahçe'nin Osmanlıca rozetini görünce... Konuşma o noktadan başladı.
"Çocukların ellerine pankartları tutuşturup, 'Fenerli Başbakan istemiyoruz' diye bağırttırıyorlar" dedi.
"Bu ne mantıksızlık" diyen bir yüz ifadesiyle devam etti: "Benim o şekilde bir gücüm olsa, Rizespor, Süper Lig'e çıkardı... Kasımpaşa da küme düşmezdi..."
Birçok kişi, başbakanların süper güçlere sahip olduğunu sanıyor. Başbakan "Ol" diyecek ve 'Puf!' mucize gerçekleşecek!
***
Bu yanlış kanıyı besleyen çeşitli olaylar var elbette.
Örneğin 1980 cuntasının başı olan Kenan Evren, "Ankara kentinin de Birinci (bugün: Süper) Lig'de takımı olsun" diyerek, acayip bir yasa çıkarmıştı.
Buna göre Türkiye Kupası'nı alan takım, eğer başka bir ligdeyse, Birinci Lig'e alınacaktı. Böylece kupayı kazanan Ankaragücü sınıf atlatılmış oldu.
Tabii artık böyle müdahaleler mümkün değil. Futbolun kurum ve kuralları ciddi biçimde yerleşti.
Sekiz yıldır iktidar olan F.Bahçeli Erdoğan'ın "o tarz" bir gücü olsa, MÖ'den beri Türkiye Kupası'nı kazanamayan sarı lacivertlilere kıyak yapar.
Erdoğan'ı asıl şaşırtan ise, torununun, şampiyonluktan ancak bir hafta sonra kendisini kutlaması olmuş.
Bu minik olayı uçaktaki gazeteci-yazarlara anlatırken, gözlerinden bir hüzün bulutunun geçtiğini gördüm.
***
Siyasetçiler böyledir: Bir çocuk karşısında süt dökmüş kedi gibi olurken, rakiplerine karşı kaplan kesilirler...
Diyarbakır mitingi sırasında Erdoğan da böyleydi: CHP'yi ve BDP'yi yerden yere vurdu.
CHP'ye yönelik eleştirileri ortada... Beni asıl ilgilendiren Başbakan Erdoğan'ın BDP'ye karşı mücadelesi...
PKK-BDP cenahında, "Kürtlerin dini Zerdüştlüktür" türü laflar edilmesi de Başbakan'ın işine yarıyor.
Kürt ulusalcıları, aynı bizim Kemalistler gibi: Dinden imandan rahatsız oluyor. Dinin, ulus bilincini zedelediğini düşünüyorlar.
Onların hayali, ulus temelli bir iktidar yapısı kurup başına geçmek... Halbuki İslam, ulusun sınırlarını muğlaklaştırıyor, iktidarı sulandırıp Kürtlerle Türkleri birleştiriyor.
Başbakan Erdoğan da işte tam bu noktadan yükleniyor BDP'ye... Bir kitle partisinin lideri olarak, kadro partisi BDP'yi "fikri-duygusal" planda başka nasıl karşılar?
BDP'liler, Kürt ulusalcılığı yaparak şimdilik toprağı olmasa da, nüfusu bölmeye çalışırken... Başbakan da din kardeşliği ile çatlağı yapıştırmaya uğraşıyor.
Başbakan'ın bu çabası, BDP'lileri iyice dengesizleştirdi. Baksanıza, MHP'yi bile destekler hale düştüler.
Çünkü Başbakan'ın din referanslı mücadelesi sürdüğü sürece, BDP'liler, Kürtlerin "tam yetkili temsilcisi" olamayacaklarını biliyor.
"Din kişiyle Tanrı arasındadır... Ninemiz bize fark ettirmeden arka odada namazını kılıp gelirdi..." diyen aymaz laikçiler şimdi nerede?