Üç günlük yazı serisi sonucunda vardığımız nokta şu oldu: Kürt vatandaşların kimliğe ilişkin hak ve taleplerini tatmin edecek özgürlükçü bir Anayasa, PKKDTP çizgisini kontrpiyede bırakacaktır.
12 Haziran seçimleriyle oluşacak yeni Meclis böyle bir Anayasa ister mi? Şimdiden bunu bilemeyiz.
Ama şunu güçlü biçimde tatmin edebiliriz: Böyle bir Anayasa'ya, PKK-BDP çizgisi direnecektir.
Kürt vatandaşların hak ve taleplerini tanıyan... Buna karşılık Apo'ya ve Örgüte hukuki açıdan rahatlama "getirmeyen" bir süreç, PKK-BDP'leri hiç mutlu etmez.
Her türlü imkânı kullanarak Anayasa sürecini baltalamaya çalışacak, "Önce bizim sorunumuzu çözün" diye bastıracaklardır.
***
Peki, Yeni Anayasa'ya direnecek başka odaklar yok mu?
Elbette var...
Bunların başında
askeriye geliyor.
Askeriye,
Atatürk'ün ve
Kurtuluş Savaşı'nın verdiği itibarı, tabiri caizse
88 yıldır tepe tepe kullanıyor.
Yaptığı darbelerle Anayasa'daki yerini sağlamlaştırdı. Sivil siyaset üzerinde kurduğu hegemonya sayesinde, Meclis'ten geçirttiği kanunlarla
inanılmaz imtiyazlar edindi.
İmtiyaz deyince aklınıza sadece iki başlılık oluşturan
askeri yargı sistemi gelmesin...
Askerin imtiyazları lojmandan, makam arabasından, orduevinden, hastaneden, tatil köyünden filan ibaret değil. (Bunların büyük bir kısmı zaten
üst düzey sivil bürokratlara da tanınıyor.)
Bir de kanunlardaki imtiyazlar var: Emlaktan vergiye, sürüyle kanun öbeğinde askere tanınmış ayrıcalıklar yer alıyor. Yani; sivile farklı tarife, askere farklı tarife...
***
Tabii bizi asıl
"vesayet rejimi" dediğimiz sistem ilgilendiriyor: Bu vesayet şu anda yürürlükte olan
1982 Anayasası'nın
"Başlangıç" bölümünde başlıyor.
Milli Güvenlik Kurulu'nun yapısına ve yetkilerine kadar uzanıyor. Bütün bu yasaların tek tek ele alınıp yeniden düzenlenmesi gerekiyor.
Neye göre düzenlenecek? Elbette demokrasiye, hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına göre...
Bu süreç askeriyenin açık ve gizli hegemonyasını yok etmese dahi azaltacaktır.
***
Türkiye'yi adeta
"mıntıka" haline getirmiş olan bu kurumun avantajları yasalardan ve ittifaklardan ibaret değil.
(Herkesin bildiği gibi askeriye, genel olarak İstanbul büyük sermayesinin, laikçi orta sınıfların ve
Alevilerin desteğine sahip.)
Ayrıca vatandaşlarının çoğunluğunu oluşturan
Sünni kesimde de
"peygamber ocağı" görüşü egemendir.
Sünni kesim, kurumdaki
"yapısal" sorunları daima görmezden gelmiş...
Darbeler başta olmak üzere, envaiçeşit
"zümresel" suçu,
"kişilere" atfetmiştir.
('Bu tip
"romantik" fikirlerden kurtulmak ve askeriyeyi düpedüz kendi avantajları için çalışan bir
"çıkar grubu" olarak görmek gerekiyor ki kolay iş değildir.)
Yani vesayet rejimine son vermek amacıyla askeriyenin konumunu değiştirecek olan Yeni Anayasa, diğer odaklardan da eleştiri alacaktır.
***
Ama tabii asıl muhalefet askeriyeden gelecektir.
2007'de oynanan oyunu hatırlayın: Seçime doğru doğudan şehit cenazeleri gelmeye başlamış... Birtakım adamlar, bu cenazeler sırasında cemaati
"Katil hükümet" diye bağırtmaya çalışmışlardı.
Bunun üzerine
Emniyet kameralarla tedbir aldı. Kışkırtıcıların kasaba kasaba dolaşarak cenazelere sızan karanlık tipler oldukları belirlendi. Sonuçta bunlar toz oldular.
Peki, şimdi farklı mı? Değil!
Tam seçimler yaklaşırken...
Apo ateşkesi
15 Haziran'a kadar uzatmışken...
Militanları ve bölge halkını kışkırtan bu operasyonlar neyin nesi?
Olaya bu açıdan bakarsanız, Yeni Anayasa hazırlanırken yaşanacak zorlukları şimdiden görürsünüz.