Antikacılarda, eskicilerde satılan ikinci el mallar, bize nereden nereye geldiğimizi gösteriyor. Bir örnek vereyim...
Yarın saat 14.30'da, Beşiktaş Balmumcu'daki Point Hotel'de, Büyük Pazar Mezatı yapılacak.
Denizler Kitabevi'nin düzenlediği mezatta bu sefer iki tema öne çıkıyor: 1) Bazısı Osmanlı döneminden kalma yemek kitapları... 2) Karagöz oyunuyla ilgili çeşitli malzeme (kitaplar, resimler, tasvirler.)
Geçen gün malların sergilendiği otele gittim. Deve derisinden yapılma, 30-35 cm. boyundaki Karagöz-
Hacivat tasvirleri (figürleri) gerçekten muhteşemdi.
Meğer gölge oyununda kullanılan deve derisi ne kadar sertmiş! Bakalit gibi bir şey... Işığı öyle güzel kırıyor ki kök boyayla renklendirilmiş Karagöz tasvirleri canlı gibi duruyor.
Bilen bilir, Karagöz hiç de bugün sunulduğu gibi "masum bir çocuk eğlencesi" değildi.
Bir kere acayip siyasiydi: Halkın, politik ve ekonomik dertlerin sorumlusu olarak gördüğü yöneticiler, kahvelerde oynatılan Karagöz aracılığıyla yerden yere vurulurdu.
Ayrıca fena halde pornografikti: Kadın ile erkek arasındakiler başta olmak üzere, her türlü cinsel aganigi, dolaysız kelimelerle, "adlı adınca" perdede hikâye edilirdi.
Osmanlı'yı pirüpak bir toplum gibi gösterenler tarih fantezisi yapıyor. İşte tasviri yarın satılacak olan Tuzsuz Deli Bekir tipi...
Bir elinde saldırma, diğer elinde şarap testisi; sokaklarda (perdede) "Heeeyyt! Anamı kesen ben, babamı kesen ben... Var mı bana yan bakan" diye bağırırdı.
Başbakan, "Tıksırıncaya kadar içiyorlar... Sekiz yıldır neyi yasakladık" derken onu kastetmesi normaldir: Tuzsuz Deli Bekir'e yasak koymak kimin haddine!