Dün muhteşem bir yazı okudum. İktisat profesörü Yahya Sezai Tezel'in kaleme aldığı bu yazı, hocanın internet sitesinde yayınlandı. (www.yahyatezel. com)
Başlığı şöyle: "Ben Bu Gidişle CHP'ye Oy Veremeyeceğim. Çünkü..."
Şahin Alpay sayesinde haberdar olduğum yazı, dün saat 15.00 sularında sadece 123 kişi tarafından indirilmişti.
Halbuki çok daha fazla insan tarafından bilinmeli ve tartışılmalıydı.
***
1941'de
Trabzon'da doğan Tezel,
TED Ankara Koleji'ni ve
Mülkiye'yi bitirdi.
Yurtiçinde ve yurtdışında akademik çalışmalar yaptı. Üniversitede ve bürokraside görevler aldı. Ayrıca
CHP'de de çalıştı.
Gelelim yazıya...
Yahya Tezel, liyakat ve ehliyet sahiplerine tahsis edilmesi gereken makamların, adeta görünmez bir el tarafından birilerine madalya gibi sunulmasından hep rahatsızlık duyduğunu söylüyor.
Osmanlı
'kapıkulu sistemine' uzanan bu
'haksız rekabetin',
Cumhuriyet döneminde de sürdüğünü belirtiyor sonra...
Mesela
Kemal Kılıçdaroğlu'nun son kurultayda bir araya getirdiği parti yönetimi...
"Gürsel Tekin gibi birkaç kişinin oluşturduğu farklılığa rağmen, CHP ağırlı olarak bir
'Paşazadeler Partisi' gibi görünüyor bana" dedikten sonra bu hali şöyle örnekliyor Yahya Tezel:
***
"Gülsün Bilgehan hanımefendi ki büyükannesi
Mevhibe Hanım gibi hanımefendi bir insan olduğunu hissediyorum,
İsmet İnönü'nün torunu olduğu için siyasette bulunuyor."
"Prof. Dr.
Hurşit Güneş Bey, siyasete bileğinin gücüyle girmiş
Turan Güneş'in oğlu olduğu için siyasette bulunuyor."
"Arasının iyi olmadığı söylenen eniştesi Prof. Dr.
Sencer Ayata da, aynı Turan Güneş'in damadı olduğu için siyasette bulunuyor."
(Genel Başkan Yardımcılarından)
"Faik Öztrak, Atatürk-İnönü dönemlerinde milletvekilliği, TBMM Başkanvekilliği ve Dahiliye Vekilliği yapmış olan
Faik Öztrak'ın torunu ve İçişleri Bakanlığı yapmış olan
Orhan Öztrak'ın oğlu ve gene taşıdıkları soyadlarından ötürü TRT Genel Müdürlüğü yapmış
Adnan Öztrak'ın ve Devlet Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği yapmış
İlhan Öztrak'ın yeğeni olduğu için siyasette bulunuyor.
"Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin üst lider kadrosuna taşıdığı
Osman Korutürk, İttihat Terakki'nin önde gelen isimlerinden olup Cumhuriyet'in kurucu kadrosunda da yer almış
Salah Cimcoz'un torunu ve Altıncı Cumhurbaşkanı
Fahri Korutürk'ün oğludur. Dışişleri'nde kendi bileğinin hakkı ile kariyer yapmış olsa da, Türkiye'nin dış politikası ile ilgili kamuya yansımış herhangi bir analizi, fikri olmayıp, siyasete getirilişinde siyasi faaliyetlerinin rol oynadığının söylenmesi imkânsız gibidir.
***
Sanırım yukarıdaki bölüm sayesinde yazının temel tezini anladınız:
Ankara ve
İstanbul'da konuşlanmış bir
"aileler şebekesi" var: Tezel'in örneklemesiyle;
İnan'lar,
Göle'ler,
Öymen'ler...
Bu şebekenin (network, ağ) üyeleri, ehil olup olmadıklarına bakılmaksızın, çeşitli makamlara adeta gökten zembille indiriliyorlar.
Yahya Tezel şaşırarak (ve kızarak!) soruyor: "Partililerin tanımadığı ve partilileri tanımayan bir insanın, bir siyasi partinin genel başkan yardımcısı seçilmesi nasıl açıklanabilir?"
Örnek mi? Madem Kılıçdaroğlu ile mesela
Osman Korutürk'ün... Korutürk ile de mesela
Sencer Ayata'nın
eskiye inen bir tanışıklıkları yok...
"Birbirlerini tanımayan bu insanları Kılıçdaroğlu'na kim telkin etti? Güya teknisyen bu 'beyzade' heyeti oluşturup öne süren ağ,
Masonluk mu?
Güçlü aileler ağı mı? Ne?"
"Bunun neresi
Halkçılık? Bunun neresi siyaset?"
Not 1: Yahya Tezel'in yazısı, pazar günleri
Radikal 2'de
"Sosyal Demokrat Yeni CHP" teorisi yaparak, minareye kılıf uydurmaya çalışan siyaset bilimcilere kapak olsun mu?
Not 2: Gündem takla atmazsa, bu konuya yarın devam edelim.