Ergenekon dostları, WikiLeaks belgelerinin yayınlanmasından pek hoşnut oldu.
"WikiLeaks belgelerine inanmıyorsunuz ama Ergenekon soruşturmasındaki imzasız ihbar mektuplarına inanıyorsunuz" diyorlar.
Saçma sapan bir yaklaşım bu!
Hedefleri belli:
Ergenekoncular lehine propaganda yapmak... "Fırsat bu fırsat; davamız için şimdi de WikiLeaks olayından yararlanalım" diyorlar.
Halbuki, Wiki-
Leaks'in yayınladığı belgeler ile Ergenekon belgeleri arasında "kategori" farkı var.
Biri basketbolsa, diğeri futbol...
Biri çorbaysa, diğeri elma...
WikiLeaks şimdiye kadar (yani bu ikinci partide) gerçekten sarsıcı, gerçekten dişe dokunur bir belge yayınlamadı.
Bir kere, 250 bin belgenin pek azı piyasaya sürüldü.
İkinci olarak da, asıl gizli belgeler olduğu gibi duruyor.
***
Şu sıralarda esas olarak, ABD diplomatlarının Washington'a gönderdikleri
"duyumları" okuyoruz.
Aktarılanlar,
"Türkiye'de bunlar konuşuluyor...
Kulağıma şöyle dedikodular geldi..." düzeyinde
"ham" malumattan ibaret.
Yani teyit edilmemiş, sağlaması yapılmamış bir malumat yığını bu: Önemli bir bölümü düpedüz yalan ve saptırmaca...
Dolayısıyla,
"Başbakan Erdoğan'ın İsviçre'de 8 ayrı hesabı varmış" gibi bir dedikoduya, ABD Dışişleri belgelerinde geçse dahi itibar etmek mümkün değil.
Hani banka adları?
Hani hesap numaraları?
Hani tarihler ve miktarlar?
***
Bu arada kendi fikrimi de belirteyim:
Bir başbakanın İsviçre'de hesabı olmasının nesi yanlış? İşadamlarının yurtdışında hesabı oluyor da, siyasetçinin niye olmasın?
(
Not: Tabii yasaya rağmen bildirmediğinde suçlu oluyor ama konu o değil.) Eğer
"rüşvet yedi, onu saklıyor" diyenler varsa, ispatlamaları gerek: Kimden aldı, niye aldı, ne kadar aldı, nereye yatırdı?
Öyle kolay mı insanlara kara çalmak!
Başbakan Erdoğan, milliyetçilik nutukları atan
faşist bir
diktatör değil ki günün birinde ülkesinden kaçmak zorunda kalsın.
Bir "kaçma" zorunluluğu ancak
askeri darbeyle gündeme gelir ki Erdoğan o şartlarda bile sürgünü düşünmeyecektir. (Keşke
Adnan Menderes kaçabilseydi.)
***
Gelelim Ergenekon dostlarına...
WikiLeaks ile Ergenekon belgelerini aynı kefeye koymak için... Ya binlerce sayfa tutan Ergenekon iddianamelerinden bir tek sayfa dahi okumamış... Ya da düpedüz Ergenekon
yardakçısı olmak gerekir.
Bu davada kimse imzasız mektuplarla filan tutuklanmadı. Ortada sürüyle kanıt var:
Ele geçirilen silahlar, patlayıcılar...
Danıştay'a saldırı... Suikast ve darbe planları...
İtiraflar, şahitler... Bilgisayarların ücra köşelerine gizlenmiş; şifrelerinin çözülebilmesi için ciddi emek harcanan kayıtlar, listeler, şemalar... Yargıç kararıyla yapılan telefon izleme ve dinlemeleri...
Ergenekon iddianameleri; isim, kod isim, telefon numarası, fotoğraf, kroki, dinleme kaydı, hesap ve silah numarası, resmi belge gibi gayet "
somut" delillere dayanıyor.
Tabii bu delillerinin "
suçlama kapasitesini" mahkeme değerlendirecek.
***
Benim anladığım şu:
ABD Dışişleri Bakanlığı diplomatlarına
"
Ne bulursanız, ne duyarsanız merkeze gönderin" talimatı vermiş.
Yani diplomatlarından,
Washington'a gönderdikleri malumatı teyit etmelerini beklemiyor.
"
Sen hepsini gönder, analizini ben yaparım" diyor.
Dolayısıyla, biz ancak diplomatın isim, yer, tarih verdiği kriptoları ciddiye alabiliriz.
(
4 Temmuz günü konsoloslukta düzenlediğimiz kutlamada,
XXX bana şöyle dedi...")
Ama tabii o noktada da, XXX'in sözleri denetime muhtaçtır: XXX'in anlattıkları gerçek mi, yalan mı? Samimi mi, yoksa saptırma mı yapıyor?
John Le Carré okumamış nesle aşina değiliz!