Geçen gün Adalet Bakanı Sadullah Ergin, bizim gazeteyi ziyaret etti.
Resmi demeç vermediği için, kendisini yazılmamak kaydıyla dinledik.
Bakan Ergin bir ara kuvvetler ayrılığı ilkesinin çalışma biçiminden yakındı.
Özetle... "Yasama (Meclis) ve Yürütme'yi (Hükümet), Yargı denetliyor... Buna karşılık Yüksek Yargı hemen hemen denetim dışı" dedi.
Yargıtay'ın verdiği o şaşırtıcı kararı duyunca, aklıma Bakan Ergin'in söyledikleri geldi...
***
Olayı hatırlayalım: Ergenekon davasından tutuklu yargılanan Başkent Üniversitesi Rektörü Mehmet Haberal, tahliye edilmesini talep etmiş... Ancak yargıçlar talebi geri çevirmişti.
Bunun üzerine Haberal,
9 yargıç hakkında tazminat davası açtı ve kazandı...
Neticede dosya Yargıtay'a gitti. Sonuçta söz konusu 9 yargıca verilen ceza onandı.
Her bir yargıç
1500 lira ceza ödeyecek.
***
Gerçekten
tuhaf bir karar bu...
Nedeni basit: Ortada yürüyen bir dava var... Eğer yargı bağımsızsa, kimse bir yargıca
"Şu kararı ver" diyemez... Bu konuda Anayasa gayet net:
"MADDE 138: Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler.
Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz."
Anayasa'nın bu açık hükmüne rağmen Yargıtay,
"Şu kararı vermeliydin" demekle kalmıyor,
"Madem vermedin, al sana ceza" diyor...
***
Bence korkunç bir durum!
Bu kararla birlikte, benzeri davaya bakan bir yargıç, vicdanının sesine kulak tıkamak zorunda kalacak.
Hani
"Yargı, vicdan ile cüzdan arasında sıkıştı" diyorlardı ya... İşte gerçek sıkışma bu!
Yargıç karar alırken,
"Önce cüzdanıma bir bakayım, ceza keserlerse ödeyebilir miyim" diye düşünecektir.
* Peki... Tamam... Öyle olsun! Madem adalet sistemi bundan sonra böyle çalışacak...
O zaman,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin
Türkiye'ye kestiği para cezalarını, buna neden olan kararları alan yargıçlara ödetelim.
Özellikle de Yargıtay üyelerine!
Çünkü mahkemelerin verdiği insan haklarına aykırı kararlar, onlar tarafından onanıyor...
***
* Bir başka noktaya daha dikkatinizi çekmek isterim:
Sanılanın aksine Yargıtay, mahkemelerin kararını düzeltmez...
Yani diyelim ki bir hırsıza yargıç, 2 yıl hapis cezası verdi. Yargıtay,
"2 yıl az olmuş, 4 yıl vermelisin" diyemez.
Sadece
"Suça yanlış maddeyi uygulamışsın" der ve dava tekrar görülür.
Halbuki burada yargıçlar, "belli" bir karara yönlendiriliyor.
***
Mehmet Haberal vakasında ilginç bir başka nokta daha var: Tam 9 hâkimden söz ediyoruz. Dokuz yargıcın aynı kararı vermesi, karşımızda ciddi bir
fikir-yorum birliği olduğu anlamına gelir.
Bir kişi yanılır, iki kişi yanılır; yanlış yorum yaparlar...
Dokuz yargıcın birden yanıldığını iddia etmek çok garip değil mi?
Dokuz yargıca birden ceza kesilmesi,
nokta atışı yapıldığı ve
gözdağı verildiği izlenimini uyandırıyor.
Bu durumda insan ister istemez o eski iddiaları hatırlıyor. Ne diyordu Ergenekon dostları:
"Hiç merak etmeyin, neticede dosyalar Yargıtay'a gidecek."
Dosyalar henüz tamamlanmadı, yani yargıçlar son kararı vermedi ama "vakalar" Yargıtay'a gitmeye başladı bile!
Birilerinin acelesi var galiba!
Not: Bu olay
Anayasa'nın
148'inci maddesine rağmen,
Anayasa Mahkemesi'nin içerik denetlemesi yapmasına benziyor.
Sizce hukuku ve yasaları en çok kimler çiğniyor?