Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Apoletle türbanın 'kaçgöç oyunu' son bulurken

Dünkü haber son derece eğlenceliydi.
Genelkurmay Başkanlığı, 2007'de meydana gelen bir olaya şimdi "açıklık" getiriyordu.
19 Eylül 2007'de Ankara Garnizon Komutanı Korgeneral Aslan Güner (bugün Orgeneral ve GK İkinci Başkanı) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün eşi Hayrünnisa Hanım'ın elini sıkmamak için kırmızı halı üzerinde manevra yapmıştı ya...
Meğer o hareket el sıkmaktan kaçınmak için değilmiş... Ne içinmiş?
Efendim Güner, Ankara Valisi ile konuşuyormuş, derken törenin başladığını fark edince hızla yerine geçmiş... Eğer yağış olsaymış, konumlanışlar değişeceği için Güner de "el sıkacakmış'mışmış"!

***
Hah, biz de inandık!
Siz çocuk mu kandırıyorsunuz? Bilmiyor muyuz, o mahfillerde neler döndüğünü?
Cumhurbaşkanı Gül şimdiye kadar 29 Ekim resepsiyonunu niye iki parti halinde yaptı? (Yorgunluktan yere çökecek hale gelmesine rağmen!)
Çünkü askerlerle, yüksek yargı bürokratları maraza çıkarıyor, mırın kırın ediyor; hatta işi kabalaşmaya dek vardırıyorlardı.
Abdullah Gül de tatsızlık çıkmasın diye sabah resepsiyonunda onları ve siyasetçileri "tek başına" kabul ediyor...
Sonra da, akşam resepsiyonunda, "eşiyle birlikte" yabancı diplomatları, medya erbabını, sanatçıları, sporcuları filan ağırlıyordu.
GK Başkanlığı, Cumhurbaşkanına uzun yıllar süresince "Sayın Cumhurbaşkanım" dedikten sonra, makama Gül oturunca, "Sayın Cumhurbaşkanı" dedirttiğini ne çabuk unuttu?
***
Yabancı başkanlar, başbakanlar Türkiye'yi ziyaret ettiğinde, neden Hayrünnisa Gül bir süre gözükmüyor ama sonra "askerli protokol" sona erdiğinde, birden ortaya çıkıveriyordu?
İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth, Türkiye'yi ziyaret ettiğinde, Hayrünnisa Hanım eşlik ettiği Prens Philip'i salona getirirken acaba hangi arka koridorları kullanmak zorunda kalmıştı? Ve bu durum kraliçenin eşine nasıl açıklanmıştı?
Türban ile apolet kaçgöç oynuyordu...
Hem de resmi olarak!
Kim bilir kaç yabancı siyasetçi, ülkesine döndüğünde, Ankara'da olanları çevresine kahkahalar atarak anlatmıştır?
Cakasına çok meraklı olan asker, Türkiye'nin itibarına aynı özeni göstermedi.
***
Peki şimdi neler oluyor?
Nedir bu yandan çarklı biçimde özür dilemeler? "Hay Allah, keşke zamanında açıklama yapılsaydı" diyerek, sorumluluğu üstlenmeden kabahatin altını çizmeler?
Yüksek yargı bürokratlarının aksine, askerler gelişmeleri daha iyi kavramış gözüküyor.
Uzun süre direndiler ama her direnişin kendilerine puan kaybettirdiğini anlamaya başladılar.
Dört, beş yıl gibi kısa sürede halkın gözünde ciddi bir prestij kaybına uğradı ordu yönetimi.
Siyasete müdahale etmeye çalıştıkça daha da irtifa yitirdiler. Açıklamaları, gerekçeleri, iddiaları ellerinde patladı.
Banka olsalardı, bu güven krizi içinde millet parasını bir gecede çekiverir, onlar da çoktan iflas ederdi.
Şimdi tavır değiştiriyorlar.
Belli ki Cumhurbaşkanı ve eşiyle sulh yapılmış. 29 Ekim'de resepsiyona gelecek, Hayrünnisa Hanım'ın elini "güzel güzel" sıkacaklar.
Bu arada Kemalist medyanın, alt düzeydeki rütbeleri etkileyecek, "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu" yaygarasına karşı önlem alıyorlar.
Not: Şimdiden uyarayım... Ankara'da işler böyle tek gerekçeli değildir. Bu "ateşkesin" mutlaka Cumhurbaşkanlığı seçimine hazırlanma boyutu vardır.
Buraya bir mim (hani Cumhurbaşkanından esirgedikleri "m" harfi) koyuyorum; gün gelir hatırlatırım.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA