Bizim kültürümüzde, "ölünün ardından kötü konuşulmaz" anlayışı vardır. Hiç olmazsa belli bir süre geçmeden ölüp giden şahıs eleştirilmez.
Ancak bu güzel anlayış, tam tersi bir biçimde algılanıyor: Yaşarken sahip olmadığı, hatta karşı geldiği kimi özellikler, öldükten sonra kişiye adeta yapıştırılıyor.
Tabii yeni bir şeyden söz etmiyorum. Bu tuhaflığı ifade etmek için deyim bile üretmişiz: "Kör ölür, badem gözlü olur." Örneğin Cumhuriyet gazetesi yazarı İlhan Selçuk geçen gün 85 yaşında hayata gözlerini yumdu. Allah rahmet eylesin.
Vasiyeti üzerine Nevşehir Hacıbektaş'a gömülecek olan İlhan Selçuk için Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu dün bir açıklama yaptı.
Şu cümle o açıklamadan: "İlhan Selçuk, Türkiye'nin demokratikleşmesine önemli katkıları olmuş bir düşünürümüzdü."
Halbuki "demokratikleşme", İlhan Selçuk'un siyasi çizgisinde hiçbir zaman yer almadı. Hatta o da Uğur Mumcu gibi demokrasiyi hep küçümsedi.
1960'lardan beri, askerlerle aydınların işbirliğiyle gerçekleşecek, "Baas" türü bir darbenin yollarını aradı.
Bunun için devletin "Sol Kemalist" denilen kesimiyle işbirliği yaptı.
Siyasi hayatını, "devrim" dediği "darbeye", "antiemperyalizm" dediği "ulusalcılığa" ve "aydınlanma" diye sunduğu "otoriter laikçiliğe" adamış bir kişi hakkında, niye "demokratikleşmeye önemli katkıları oldu" diyorlar; anlamıyorum.
İlhan Selçuk'u övmek için Türkçede kelime mi kalmadı? Siyasi bir kişiliği, "demokrattı" demeden de, sadece gerçekleri söyleyerek övmek mümkün değil mi?