Dehşete düştüğüm o anı unutamam: Demagoji ve şov yapma becerisi, spor yorumcularına nal toplatacak düzeyde olan bir anayasa profesörü, "Tarafsızlık, bir hukuk kavramı değildir" diye yazmıştı.
Bu cümleyi okuduğumda tüylerim diken diken olmuştu.
Madem tarafsızlık bir hukuksal kavram değil, o zaman evrensel hukukta niye "nemo judex" kuralı var?
Bu kuralı "yargıç kendi davasına bakamaz" diye dilimize çevirebiliriz: Yani yargıç, taraf olduğu bir davayı yürütüp karara bağlayamaz.
Evrensel hukukun "nemo judex" kuralı apaçık ortadayken, bir anayasa profesörü nasıl olur da "tarafsızlık, hukuksal bir terim değildir" diyebilir?
Profesörün bu kuraldan habersiz olduğunu düşünemeyiz. O halde vatandaşlar olarak sistemli bir karartma ile karşı karşıyayız. Şovcu profesör, halkı yanlış bilgilendiriyor.
Nedenini daha önce anlatmıştım: "Yüzde 100 taraflı kararlar verebilmek için, yüzde 100 bağımsız olmak istiyorlar."
Söylem ve eylemlerinin nihai amacı, bu formüldeki durumu gerçekleştirmek içindir.
Ancak demagog profesör yalnız değil. YARSAV Başkanı da aynı türden söylevler çekiyor.
Geçen gün ekranda, "Yargıda tarafsızlık diye bir kavram yoktur. Tarafsızlık içsel bir durumdur, tarafsızlık yargıcın içsel yaklaşımıdır. Oysa bağımsızlık yargının dış etkilere karşı duvarlarla örülmesi anlamına gelir..." demiş (aynen aktaran Taha Akyol, Milliyet, 2 Nisan).
Taha Akyol bu külliyen yanlış iddia karşısında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nden örnekler veriyor; 6'ncı, 10'uncu ve 21'inci maddelerin nasıl yargı tarafsızlığının altını çizdiğini gösteriyor.
***
Ben de size geçen yıl Ankara'da yapılan önemli bir toplantıdan söz edeyim.
8-10 Haziran 2009'da Kızılcahamam Hakimevi'nde şu kurumların temsilcileri bir araya geldi:
Adalet Bakanlığı, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, Milli Savunma Bakanlığı, Türkiye Barolar Birliği, Türkiye Noterler Birliği ve YÖK.
Toplantının amacı, 'Yargı Reformu Stratejisi'ni belirlemekti.
Reform stratejisinin ilk ilkesi yargı bağımsızlığıyla ilgiliydi.
Hemen ikinci ilkenin konusu ise yargının tarafsızlığıydı.
Toplantıya katılan kurumları yukarıda saydım: Hukukla, kanunla, adaletle ilgili tam dokuz kurumun temsilcileri "yargının tarafsızlığı nasıl geliştirilir" diye kafa patlatıyor, ilkeler belirleyip, planlar hazırlıyor.
Ama YARSAV Başkanı hâlâ "Yargının tarafsızlığı hukuksal bir kavram değildir" diyebiliyor. (Futbol sektöründe çalışıyor olsa, "Hakemin tarafsızlığı bir spor kavramı değildir" diyecek. Peki, nereye ait; yargıya mı?)
***
Bu fikrin varacağı noktayı en başta söyledim: 1) Önce yüzde 100 bağımsız kalmak... 2) O sayede yüzde 100 taraflı kararlar vermek... 3) Kararların taraflılığı eleştirilip, dengeli bir yapıya geçilmek istendiğinde ise "tarafsızlık hukuksal bir kavram değildir" diyerek, reforma karşı çıkmak.
Gündemdeki Anayasa önerisinin esprisi işte tam bu çarpık durumu düzeltmeyi hedefliyor.
Tabii yargıdaki 6 Okçu kastın zihniyetini, bugünden yarına değiştirmek mümkün değil. Bir kere Mahmut Esat Bozkurtçu olmuş onlar...
Ancak şu yapılabilir: Farklı zihniyetteki üyelerin atanmasıyla yapı çok sesli hale getirilebilir.
Avrupa öyle yapıyor!