Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Hindistan'a ve Bangladeş'e yapacağı geziye hazırlanmak, benim için kolay değildi. Soğuk ve yağmurlu bir İstanbul'dan, 22 derece civarındaki Yeni Delhi'ye, ardından da 30'lardaki Mumbai'ye (Bombay) gidilecekti.
Peki, böyle bir durumda insan neler giyer ve daha önemlisi yanına neler alır?
Üstelik de hayatı boyunca kravattan ve takım elbiseden mümkün olduğunca uzak durarak, blucinleri, kadifeleri ikinci bir ten gibi taşıyanlardansanız...
(Bu tip gezilerin heveslisi olmadığım için, oraların giyim kuşam adabını da pek bilmem.)
Ayrıca yola çıkmadan önce Köşk'ten gelen mesajlar tedirgin ediciydi:
***
Dr. Bülent Akçay, etkin maddesi "doxisiklin" olan antibiyotikten kullanmamızı tavsiye ediyor, bir arkadaş ishale karşı uyarırken, bir başkası kolonyalı mendiller ve "antibacterial" el temizleme jeli taşımamı öneriyordu.
Sıtmayı ve ishali savacak ilaçları içmeye bir gün öncesinden başladık.
Giysi konusunda ise şöyle bir akıl yürüttüm: "Uçakta takım elbise ve kravata gerek olmaz. Onları büyük bavula koyar; beş buçuk saatlik yolculukta kanvas pantolon ve blazer ceketle idare ederim."
Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Atatürk Havalimanı'ndaki şeref salonunda Cumhurbaşkanı'nı beklerken, Yeni Şafak'tan Fehmi Koru, "Abdullah Bey demeç vermek için çağırırsa, kravatlı olmak gerekir" demez mi?
Bu cümleyi duyar duymaz Hürriyet'ten Hadi Uluengin ile birbirimize baktık: Eyvah, kravatlar çoktan bavullarla birlikte gitti.
Ne yapacağız? İmdadımıza Radikal'den Murat Yetkin yetişti: "İsterseniz ödünç vereyim..."
Siyah ceket ve siyah pantolona lacivertli kravat pek uymadı ama ne yapalım...
Sonuçta sert rüzgarlara maruz kaldığı için yürek hoplatan titremeler geçiren uçakta, bir yandan tutunacak yer arayıp öte yandan da Cumhurbaşkanı'nın dediklerini not almaya çalışırken, hiç olmazsa kravatımız vardı.
***
Tarifesiz "Airbus A330" daha havalanmadan, THY bizim rejimi devirmeye kalkışacağının sinyalini, çikolatalı ve vanilyalı çilek ikramıyla verdi. Yolculara Köşk'ten PDF formatıyla gönderilen 77 sayfalık programın, uçakta dağıtılan kitapçığı gayet iyi hazırlanmıştı:
Ayrıntılı programdan başka; isimler, telefon numaraları, kimin hangi otobüse bineceği, kalınacak odaların numaraları, Hindistan ve Bangladeş hakkında bilgiler...
Hatta kitapçığın arka kapağının içine yerleştirilmiş, el büyüklüğünde bir program özeti vardı ki pek beğendik.
Kalktıktan bir süre sonra Cumhurbaşkanı herkesin tek tek elini sıktı ve sohbet etti.
***
Abdullah Gül daha sonra gazetecilere, gezideki işadamlarının "milyon dolar" yerine hep "milyar dolar" ölçüsünü kullandıklarını söylerken çok mutluydu.
Bizim gruptaki gözde konular, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ultra sigara düşmanlığı, Malaycada "agar agar" denilen, Türkiye'de Japon yosunu olarak bilinen zımbırtıyla yapılan diyetin sağlıklı olup olmadığı, son çıkan fotoğraf makineleri, Kayseri-GS maçı ve şiirdi...
"Diğerlerini anladık da şiir nereden çıktı" derseniz... Zaman yazarı Bejan Matur, son yılların beğenilen şairlerinden olduğu için...
"Edip Cansever mi, Cemal Süreya mı" sohbetinden başka sevilen diğer şairler de sıralandı: Ahmet Haşim, Ziya Osman Saba, Ece Ayhan, Küçük İskender, Ahmet Telli...
Not: Anlatacak şey çok. Devamı yarın. Ama ısrar etmeyin, kimlerin Başbakan'dan gizli sigara içtiğini asla söylemem.