Subay ve Emniyetçi ölüm ve intiharlarıyla ilgili neler dedik: 1) Bazıları susturmak amaçlıdır. 2) Bazıları cezalandırma amaçlıdır. 3) Bazıları teşkilat içi baskıyla, suskunluk yasası gereği yapılır.
Bu şıklara bir olasılığı daha eklemek isterim.
Ergenekon şebekesi gibi gizli örgütlenmelerde kullanılan elemanların (çoğunluğu erkektir) bazısı zaten bekârdır. Kimi evlenip boşanmıştır. Bir ailesi ya yoktur ya da olsa bile onlarla birlikte yaşamamaktadır.
Elemanların bazısı ise gayet "normaldir".
Evlidir. İki çocuğu vardır. Akrabalarıyla (abi, kardeş) sıkça görüşür. Çoğunlukla mütevazı bir yaşam sürer.
Ancak bunların ikili bir hayatları vardır. Onları Dr. Jekyll ile Mr.Hyde'a benzetebiliriz. Ya da o romandan esinlenen yerli mizahçıların yarattığı "Gündüz İnsan Gece Hırt" tipine...
Bölünmüş bir kişiliği vardır. Eşiyle, çocuklarıyla, akrabalarıyla birlikteyken dünya tatlısı, sevecen, insancıl kişilerdir.
Ama gizli şebekenin elemanı olarak çalışırken onu tanıyamazsınız: En dehşetengiz, en insanlık dışı kararları verebilir.
Bu ikili yaşam ister istemez yalanı da birlikte getirir: "Maça gidiyorum" diye evden çıkar, cunta toplantısına gider. "Bu gece geç saatlere kadar çalışacağız" der, aslında yasadışı gözetleme görevindedir.
Çevresinde karınca ezmez diye bilinen adamımızın ardında aslında üç yargısız infaz vardır.
Bu tipler yakayı ele verdiklerinde diğerlerine göre ruhsal sıkıntıları ikiye katlanır. Çünkü:
1) Ceza almak, hapse girmek zaten korkunç bir durumdur. Bütün itibarları sönecek, onca yılın emeğini, rütbelerini filan yitireceklerdir.
2) Yetmiyormuş gibi eşleri, çocukları ve dostları gözünde de yalancı, ikiyüzlü, çift hayatlı oldukları ortaya çıkacaktır.
Özetle: Böyle durumlarda, intihar edenlerin son beş dakikalarına değil, son beş aylarına bakmak gerekir.