Fi tarihinde kendi isteğiyle subaylıktan ayrılmış bir arkadaşım var. Atatürkçü ama darbe heveslisi Kemalistlerden değil elbette. Sohbet ederken laf döndü dolaştı parti toplantılarına geldi.
'Atatürk posterinin yanına, bir de kocaman Erdoğan posteri asmıyorlar mı; hiç hoşuma gitmiyor' dedi arkadaşım.
'Valla benim de hoşuma gitmiyor' diye cevap verdiğimde şaşırdı.
'Ama...' dedim, 'ben öteki açıdan bakarak karşıyım: Asıl Atatürk'ün ne işi var orada?'
***
Salonda ya da meydanda parti toplantısı yapılıyor. Tabii ki genel başkanın resmi asılacak. Normali, olağanı bu...
Tuhaf olan, siyasetçilerin ve parti görevlilerinin oraya illa da bir Atatürk resmi getirmek zorunda bırakılması...
Demokrasi ve özgürlüğün gereği, isteyenin Atatürk posteri asması, istemeyenin asmamasıdır.
Mesela CHP'nin asması normaldir. Çünkü partinin kurucusu Atatürk... CHP'nin simgesi de zaten Kemalizm'in 6 Ok'u...
Ben siyasetçi olsam, toplantımda rakip partinin kurucusunu görmek istemem.
İtirazları duyar gibiyim:
'Ama o milli kahraman!'
Tabii ki öyle... Ve tam da bu sebeple milli ve özel günlerde, mesela 29 Ekimlerde, 10 Kasımlarda anıyoruz.
Mesela cumhuriyet bayramında bizim gazetenin binasına asılan devasa Atatürk posteri beni asla rahatsız etmez. Cumhuriyeti kutlarken, onu kuran liderin resmini asmayacağız da kimi asacağız?
Ancak parti toplantısı, milli bir faaliyet değil ki! Kısmi, yerel, özel bir etkinlik...
Ölçüleri şaşırdık. İfrat durumundayız.
Bir öğretmen, Prof. Baskın Oran'a yaşananları yazmış: 'Biçki-dikiş kursu bitirme töreni yaptık. Kaymakam, jandarma komutanı ve bazı parti temsilcileri katıldı. Önce Atatürk ve şehitlerimiz için saygı duruşunda bulunduk, sonra hep bir ağızdan İstiklal Marşı söyledik.' (Radikal II, 14 Haziran)
Gayet zeki bir insan olan arkadaşım demek istediğimi anladı ama gönül indirmedi elbette.