DERGİCİLİK sektörünün önemli ismi, rahmetli Ercan Arıklı yeni bir dergi çıkartacağı zaman... Eğer bu, yayın hakları alınmış, yani kapak ve sayfa düzeni Batı medya düzeni içinde çoktan belirlenmiş, oturtulmuş bir dergi değilse... Elemanların önüne bir yabancı dergi koyar: " Böyle yapın " derdi.
" Sıfırdan " bir dergi modeli yaratmaya kalkışanlara ise kızar, "Yavrucuğum, sen adamlardan daha iyi mi bileceksin... Amerika'yı yeniden keşfetmeye kalkışmayın" derdi.
Haksız da değildi.
Çünkü iş bölümünün fevkalade derinleştiği Batı ekonomilerinde her şeyin "uzmanı" var.
Mesela oralarda gazete tasarımcısı başka, dergi tasarımcısı başka... Birini yapan ötekinin işine karışmaz. (Bizde ise: " Ne iş olsa yaparım abi! ") Başka alanlarda da durum aynı: Örneğin çok sayıda bira markasının bulunduğu Almanya'da " bira fotoğrafçıları " var.
Adamın işi bira fotoğrafı çekmek: Köpüklü, köpüksüz, soğuk, ılık, kadın içerken, erkek içerken, barda, maçta, evde...
Bira dedik de... Türkiye'de de çok sayıda "rakı" markası yarışıyor. Gazetelere bakıyorum: Gayet güzel reklam fotoğraflarının yanı sıra, rakıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan görüntüler gözüme çarpıyor.
Rakı " sakin sakin " içilen bir içkidir: Yavaşça bardağa koyarsın... Üstüne su eklersin... Kalan kısma bir iki parça buz koyarsın... " Şerefe " diyerek kadehleri tokuştururken de dökülmemesine özen gösterirsin.
Ama bakıyorum... Bazı fotoğraflarda (ya da TV reklamlarında) rakıya " rom " ya da " votka " muamelesi yapılıyor.
Bu reklamlarda rakı adeta dans ediyor. Çalkalanıyor. Fıkırdıyor. Buzlar paldır küldür atıldığı için, rakı da bardağın içinde hoplayıp zıplıyor. Damlalar saçılıyor.
Estetik açısından " birinci sınıf " olan bu görüntüleri, sanırım rakı kültüründen habersiz, buna karşılık votkayı, kokteylleri filan iyi tanıyan
Batılı fotoğrafçılar çekiyor.
Özetle: Bize Türk rakı fotoğrafçıları gerekli...