Hani Emre Kongar'ın 'Tarihimizle Yüzleşmek' adlı son kitabında birçok önemli konuda susmayı tercih ettiğini... '1922 İzmir Yangını'nın da buna dahil olduğunu... Talep olursa bu konuyu tekrar açabileceğimizi yazmıştım ya... ( Sabah, 30 Nisan)
Pazartesi günü Akşam gazetesinden Engin Ardıç, ' muz orta' yaparak ' Aha ben talep ediyorum' demez mi! Kaçarı yok. Doksanı hedefleyerek topa kafayı vuracağız!
***
Leyla Neyzi'nin, "Ben Kimim? Türkiye'de Sözlü Tarih, Kimlik ve Öznellik " (İletişim Yay.) kitabındaki '1922 İzmir Yangınını Yeniden Düşünmek' başlıklı makalesini esas alarak başlayalım...
9 Eylül 1922'de Türk ordusu İzmir'e girer. Yunan ordusu kaçar. Birkaç gün sonra ( 13 Eylül ) İzmir'de büyük bir yangın başlar. Kentin önemli bir bölümü yanar.
Bazı kitaplarda, medyadaki yazı ve programlarda bu yangın, " Yunan ordusu kaçarken İzmir'i yaktı " diye sunulur. Sıradan vatandaşlar da kabullenir. Öyle ya: Kurtardığımız kenti niye yakalım?
Halbuki...
* Yukarıda da belirttiğim gibi yangın Yunan ordusunun kaçışından dört gün sonra çıkmıştır.
* Atatürk'e sonsuz bir bağlılığı olan Falih Rıfkı Atay, 'Çankaya' adlı anı kitabında önce "İzmir'i niçin yakıyorduk" diye sorar, sonra da şu cevabı verir: "Kordon konakları, oteller ve gazinolar kalırsa, azınlıklardan kurtulamayacağımızdan mı korkuyorduk? Birinci Dünya Harbi'nde Ermeniler tehcir olunduğu vakit, Anadolu şehir ve kasabalarının oturulabilir ne kadar mahalle ve semtleri varsa, gene bu korku ile yakmıştık. Bu kuru kuruya tahripçilik hissinden gelme bir şey değildir. Bunda bir aşağılık duygusunun da etkisi var. Bir Avrupa parçasına benzeyen her köşe, sanki Hıristiyan ve yabancı olmak, mutlak bizim olmamak kaderinde idi..."
* "İzmir'de Yunanlıların Son Günleri " (Bilgi Yay. 1974) adlı kitabın yazarı Bilge Umar, "Bu felaketten Türkler ve Ermeniler ortaklaşa sorumludur... İzmir Sigortaları İtfaiyesi Komutanı Greskoviç'in raporu bize büyük yangını Ermenilerin başlattığını, Türklerin de yangının başlamasından dolayı telaşa kapılmadıklarını ve yangının söndürülmesi için uğraşmadıklarını göstermektedir" diyor.
* Lord Kinross, Atatürk'ün biyografisinde şöyle yazar: "Mustafa Kemal yangının kundakçı bir Ermeni örgütü tarafından kasten çıkarıldığını belirtmiştir. Başkaları ise Türkleri yangını Nureddin Paşa'nın emriyle ya da en azından göz yumması neticesinde kasten çıkarmakla suçlamıştır."
* Leyla Neyzi ise sözlü anlatımına başvurduğu 1916 doğumlu eski İzmirli Gülfem İren'in şu sözlerinin altını çiziyor: "Bana kalırsa Türkler tutuşturdu, büyük bir kolaylık ve temizlik olsun diye. Ve sonra kimse 'Kör olsun Rumlar, Ermeniler yaktı' demedi. Demek ki suç bizdeydi. Ama yanılabilirim."
***
Peki yangın sırasında Mustafa Kemal neredeydi? 'Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü'ne (İş Bankası Yay.) göre Mustafa Kemal 10 Eylül'de İzmir'e gelir...
13 Eylül'de kalmakta olduğu köşkün balkonundan yangını izlerken yanındaki genç subaylara şöyle der: "Çocuklar, bu manzaraya iyice bakın! Bu alevler bir devrin sona erip yeni bir devrin başladığını gösteren bir yangındır. Osmanlı İmparatorluğu'nun son yüzyılındaki bütün günahları şu ateşle temizlenirken yeni Türk Devleti'nin kuruluşu ve Türk milletinin yükselişi de cihana ilan ediliyor." Bunları dedikten sonra yangından etkilenmemek için geceyi Karşıyaka'da, İpekçizade İsmail Beyin köşkünde geçirir.
Özetle: İzmir'de ilk kibriti kim çaktı? Bilmiyorum ama yangını söndürmeyenlerin kimliği belli.
Özel not: Gönüldaştan selam ile...