Express dergisinden Aslı Öcal, Fransa'nın yaşayan en büyük sosyologu Alain Touraine ile bir söyleşi yapmış. Touraine toplumsal değişime yol açan ve ona yön veren aktörler hakkındaki incelemeleriyle tanınmıştır.
Türkiye'nin ünlü sosyologu Nilüfer Göle'nin Özal dönemini anlamaya çalışırken mühendislerin üzerinde durması boşuna değildir. Göle de Touraine'in öğrencisiydi.
Touraine son dönemde kadınları araştırıyor. Onları toplumsal bir hareketin değil, kültürel bir dönüşümün aktörleri olarak görüyor.
Tartışma gruplarıyla çalışıyor Touraine. Kadınları (bazen erkekleri de) bir araya getirerek, uzun uzun konuşuyor. Çağın ruhunu onlar aracılıyla anlamaya uğraşıyor.
Touraine reklam konusunda da kadınların fikir ve duygularını öğrenmek isteyince ilginç bir durumla karşılaşmış: "Tartışma gruplarının birinde, Cezayir asıllı bir kadın şöyle demişti: 'Eve döndüğümde aynaya bakıyorum... Geriye ne saçımın, ne de yüzümün kaldığını görüyorum. Hepsini benden çalmışlar.' Buradan şöyle bir sonuç çıkarıyorum: Kadın veya erkeklerin seksi reklamlara karşı çıkmalarının nedeni, reklamın seksi kadın imajı vermesinden değil, tam tersinden kaynaklanıyor. Günümüzde, yani reklam çağında, genel olarak cinsiyetsizleştirme var. Şöyle de denebilir: Kadının cinselliği, ürünü erotize etmek üzere nesneye aktarılıyor. Dolayısıyla, kadının ya da erkeğin, ' erotiksizleştirildiğini' söyleyebiliriz; çünkü imajımı, yüzümü ve cinselliğimi çalıyorlar." Tartışılması gereken ilginç bir nokta bu: Eğer ' hoş, çekici, seksi' olmak için erotize edilmiş ürünlere ihtiyaç duyuyorsak... Aslında 'hoş, çekici ve seksi' değiliz demektir. Halbuki o ürünler ve o reklamlar var olmadan önce insanlar kendilerini ve diğerlerini 'hoş, çekici, seksi' buluyordu. Demek ki bu duygu günümüzde örseleniyor, parçalanıyor, yırtılıyor. Touraine göre 'çalınıyor'.
Sahiden öyle mi oluyor? Acaba Türkiye'de de böyle hisseden insanlar var mı?