Türkiye müthiş bir değişim içinde. Ancak bu yenilikleri anlatmakta yetersiz kalıyoruz. Buna karşılık Batı'daki kavram üretimi, olağanüstü bollukta ve hızda...
Gelin ABD'de, 2005'te popüler olan yeni deyişlere bir göz atalım: Bizim de bir an önce karşılığını bulmamız gereken bir söz: ' Zaman pornosu' (time-porn ). Siz de fark etmişsinizdir: TV dizilerindeki karakterlerin maşallah bol bol vakti var. Kimse sabah dokuz, akşam altı çalışmıyor. Kimse trafikte sinirlerini tel tel etmiyor. Tipler günün herhangi bir saatinde bir araya gelebiliyorlar. Biz de zamanı bonkörce harcayan, savurganca kullanan bu insanların maceralarını gıptayla, hatta kıskançlıkla izliyoruz. İşte buna zaman pornosu deniyor.
Biliyorsunuz i-Pod adlı, dijital-portatif müzik cihazı pek moda oldu. Millet elindeki CD'lerden ya da internetten parçaları bu alete yüklüyor.
Sonra da kulaklıkla dinliyor. Bunu yapan çok sayıda insan olunca da... Ruh halleri ve ilişkiler de değişiyor.
Mesela ' şarkı listesi kaygısı' ( playlist anxiety ) var. Yani: " Acaba dinlediğim müzikler hakkında başkaları ne der, ne düşünür; benimle alay ederler mi " tedirginliği! Herkesin Franz Ferdinand'tan söz ettiği bir arkadaş grubunda, ya sizin Hande Yener dinlediğiniz ortaya çıkarsa? Eyvah ki eyvah! Ben Türkiye'de de böylelerini gördüm. İşi garantiye almak için, alete kendi sevdikleri müzikleri doldurmak yerine, müzik beğenisi 'yüksek' sayılanlardan liste dileniyorlar.
Bu kaygının sonucunda ortaya ' müzik röntgenciliği' ( musical voyeurism ) çıkıyor: Birisinin i-Pod'unda neler dinlediğini, interneti ya da başka bir yolu kullanarak öğrenme çabası.