ZEVCENUR hanım evlilik yıldönümü şerefine bana bir kitap aldı: ' Great Lives' (' Büyük Hayatlar'). Kitap İngiliz The Times gazetesinde son yüzyıl içinde yayınlanan, ' obituary'lerden yani 'vefat eden bir kişinin ardından yazılan kısa biyografi'lerden bir seçme.
Derleme Lord Kitchner ve Lenin'le başlıyor, Yaser Arafat ve Papa II. Jean Paul'le bitiyor. Arada kimler yok ki: Freud, Marilyn Monroe, Picasso, Bob Marley, Stanley Kubrick, vs. vs. Şahane yazılar! Bu vesileyle Türk basınının bir eksiğinden söz etmek isterim. Sakıp Sabancı ya da Zeki Müren gibi hayatı zaten iyi bilinen ünlüler dışında, biz bu işi hiç kıvıramadık.
Batı basınında tanınmış insanların bir dosyası vardır. O dosya sürekli güncelleştirilir.
Önemli nokta: Buradaki 'tanınmışlık' bugün ile sınırlı değildir. Bir dönem için, belli bir alanda nam salmış ama sonra kamuoyunca unutulmuş kişilerin de biyografileri hazır tutulur: 40 yıl önceki savaşta başarı göstermiş bir asker ya da fi tarihinde podyumları kasıp kavurmuş bir manken gibi... Bu sayede hemen her gün gazetede bir 'obituary' yayınlanabilir.
'Vefat ertesi' biyografilerinin en önemli özelliği kişiyi, döneminin şartları içine yerleştirmesidir. Yazar, ölenin ardından dayanaksız methiyeler düzmez, sulu gözlülük etmez; sakin ve nesnel olmaya çalışır.
'Ecdadımııızzz' filan diye nutuk atanlara soralım: Senin hangi ulusal gazetende, 'müteveffa biyografileri' hazırlamakla görevli bir ekip var? Hiçbirinde! Allah rahmet eylesin...