Cumhuriyet'e Brüksel'den yazan Erdinç Utku'nun pazar günkü haberi gerçekten çok ilginçti: İlk olarak İsveç'te başlayan 'Kütüphaneden İnsan Ödünç Alma' uygulaması yavaş yavaş diğer ülkelere de (Danimarka ve Hollanda) yayılıyor.
Halk kütüphanesine gidiyorsunuz... Ve sadece kitap değil; kızdığınız, sevmediğiniz, gıcık olduğunuz gruptan bir insanı da ödünç alıyorsunuz!
Nasıl yani? Şöyle...
Fikir İsveçli kütüphaneci Ulla Brohed'e ait. Malmö Kent Kütüphanesi'nin görevlisi olan Brohed kendine soruyor: "Diğer insan gruplarına karşı önyargılarımızı nasıl değiştirebiliriz?" Mesela Çingeneler'den, eşcinsellerden ya da Türkler'den hoşlanmayan bir İsveçli'nin önyargıları nasıl kırılır?
Böylece 'Yaşayan Kütüphane' projesini geliştiriyor. Sonuçta 9 kişi küçük bir ücret karşılığında kütüphanede görev alıyor: Aralarında bir eşcinsel, bir imam, bir gazeteci, tesettürlü bir Müslüman kadın, bir Çingene, bir hayvan hakları savunucusu da var.
Tabii 'ödünç almak' lafın gelişi... Kütüphaneye gidenler arzu ederlerse bu kişilerden biriyle 45 dakika boyunca kuruluşun kafesinde sohbet ediyor.
Amaç belli: Önyargılarla hareket etmek yerine 'öteki'ni biraz olsun tanımak.
***
Keşke böyle bir uygulamayı biz de yapabilsek! Düşünsenize: Mesela keskin bir Kemalist ile türbanlı bir kız Taksim'deki Atatürk Kitaplığı'nda oturup sohbet ediyor... Ya da radikal bir İslamcı ile bir Yahudi... Ya da eşcinsellerden nefret eden bir adamla bir gey konuşuyor... TV programlarına sinir olan bir kadınla, bir gazeteci medyanın sorunlarını tartışıyor...
Olmaz mı? Olabilir.
Peki işe yarar mı? Hayalci olmayalım: Elbette toplumdaki derin, yapısal, köklü, tarihsel çatışmalar böyle bir projenin uygulanmasıyla son bulmaz. Ama hiç yoktan iyidir! 'Akmasa da damlar' misali...