Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Kansere karşı nano-denizaltı

Boya firması DYO'nun tam sayfa reklamına dikkat ettiniz mi? 'Nanoteknoloji'den söz ediyordu: " Maddenin yapısına atomik düzeyde müdahale ederek yeni maddeler ve ürünler geliştirmeyi sağlayan bilim dalına nanoteknoloji deniyor."
Nanoteknolojiden yararlanan DYO, yeni bir vernik üretmişti. Bu verniğin özelliği eskisinden çok daha esnek ama aynı zamanda çok daha dayanıklı olmasıydı.
Şu nanoteknoloji üzerinde biraz duralım.

***
Richard
Feynman ( 1918-1988) adlı son derece matrak bir fizikçi var(dı). 'Eminim Şaka Yapıyorsunuz Bay Feynman' başlıklı kitabını mutlaka okumalısınız! Bu cin fikirli fizikçinin başından geçen son derece eğlenceli olayları anlatıyor.
'Matrak' ve 'cin fikirli' sıfatlarına bakarak sakın adamı küçümsemeyin. Bir önem sıralaması yapılsa Einstein'dan sonra ikinci sırayı alacak bir dehadan söz ediyoruz: 1965 Nobel Fizik Ödülü'nün sahibi.
Feynman 29 Aralık 1959 tarihinde yeni bir bilim dalının doğuşunu müjdeledi. Amerikan Fizikçiler Derneği'ndeki konuşmada Feynman soruyordu: "24 ciltlik Brittanica Ansiklopedisi'ni neden bir toplu iğnenin başına yazmayalım?"
Bunu duyunca biz sıradan insanların aklına pirinç tanesi üzerine yazılan ayetler ya da giderek küçülen cep telefonları geliyor... Değil mi?
Hayır, Feynman'ın uğraştığı bu kadar 'basit' bir düşünce değildi. Büyük olanın küçültülmesinden söz etmiyordu.
Olaya tersten bakıyordu: "Madem nesneler belli bir biçimde bir araya gelen atomlardan oluşuyor... O halde neden biz de atomları, molekülleri tek tek ele alarak bazı nesneler üretmeyelim?"
Feynman bu düşüncenin devrimsel nitelikte olduğunun farkındaydı: "2000 yılında yaşayanlar dönüp geriye baktıklarında, şaşkınlıkla 'Bu fikir 1960'tan önce diye düşünülmemiş' diye soracaklar!"
Feynman'ın açtığı kapıdan geçen bilim sonunda 'nanoteknoloji'ye ulaştı. Nano, metrenin milyarda biri anlamına geliyor. Yani saç telinin 80 binde biri. Bu uzunluğa ancak 10 kadar atom sığabiliyor.
Eğer üretimi bugün yaptığımız gibi yukarıdan başlatmak yerine aşağıdan başlatırsak ne olur? Bu, yeni bir sanayi devriminin eşiğinde olduğumuz anlamına gelir!
Bu konuda en çarpıcı fikirlerden biri Eric Dexler adlı Amerikalı bir bilim adamına ait. Dexler atomları işçi karıncalar gibi taşıyarak istenen maddeyi üretecek ultra küçük robotlardan söz ediyordu 1980'lerde...

Bonfile
üreten robotlar!
Verdiği örnek şöyleydi: Bonfileyi nereden elde ederiz? İnekten. Peki inek ne yapar? Su içer, ot yer, nefes alır, vs. İnek bizim açımızdan bir bonfile üreticisidir. Et neticede proteindir. Protein ise amino asitlerin belli bir bileşeni: Korbon, hidrojen, oksijen vs. vs.
O halde ultra küçük robotlar bu maddeleri bir araya getirerek leziz bonfileler üretebilir!
Bazıları Dexler'a 'uçmuş bu adam' derken, daha sonra Başkan Clinton'ın yardımıcısı olan Al Gore onu ciddiye almıştı.
Dexler'ın fikirleri belki 'bilim kurgu' sayılabilir ama nanoteknoloji bir gerçek. Nanoteknolojik ürünler, çok değil 10 yıl içinde 1 trilyon dolarlık bir pazar oluşturacak.
Konu derin, karmaşık ve benim bilgi düzeyimi fersah fersah açtığı için bir örnek vereyim: Bugün kanser tedavisi zor bir iş. İlaçlar yan etkilere yol açıyor. Bozuk hücreler tamir edilirken, sağlıklı hücreler zarar görüyor.
Nanoteknoloji sayesinde akıllı ilaçlar üretilecek. Yani kansere karşı 'nokta atışı' yapılacak. İlaç bir nano-denizaltı ile damarların içinden doğrudan kanserli hücrelere taşınacak. Sadece kalpteki değil beyin damarlarındaki tıkanıklıkta benzeri yöntemlerle tedavi edilecek.
Uzak bir gelecekten söz ettiğimi mi sanıyorsunuz? Hayır, işte DYO nano-verniği Türkiye'ye getirdi... Bilim kurgu romanlarının dahi yazarı William Gibson'ın ünlü sözünü bir kez daha hatırlayalım: "Gelecek çoktan geldi ama eşit dağıtılmadı."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA