Gençken top oynardık. Sonra canımız soğuk su isterdi. Annelerimiz ise " Soğuk su içmeyin, 'boğaz' olursunuz " derdi. Soğuk suyun kimi zararlarını zamanla öğrenmiştik elbette. Peki ama niye ısrarla soğuk su içmek isterdik? Ilık su niye hoşumuza gitmezdi? Zihnimin arka odasında uyuklamakta olan bu eski soru geçen hafta aniden uyandı. Evde boya-badana yapan ustalar su istemişti. Onlara, hava zaten biraz serin olduğu için mutfaktan ' oda sıcaklığında' su getirdim.
Birer yudum aldıktan sonra, yüzlerini buruşturarak " Abi soğuk su yok mu " dediler... Acaba canları niye ısrarla soğuk (ya da serin) su istiyordu? Sorunun cevabını cumartesi günü Reha Muhtar'ın yönettiği Ateş Hattı'nda, beslenme uzmanı Dilara Koçak verdi. Sohbet sırasında bize sordu: " Sıcak su ile, soğuk su arasında ne fark vardır? " Şöyleymiş: "Soğuk su mideyi 20 dakikada, sıcak su ise 80 dakikada terk eder." Yani soğuk su diğerine oranla dört kat hızlı bir biçimde vücuda karışıyordu.
İşte mim koyduğum sorunun cevabını bulmuştum: Çalışarak ya da oynayarak terleyen, yani su kaybına uğrayan insan, su ihtiyacını hemen karşılama isteği duyuyor.
Ancak zamanla öğreniyor ki sıcak (ılık) su ile bu arzuyu acilen tatmin etmek mümkün değil. Soğuk su ise çok daha kısa sürede işe yarıyor. Vücudun yitirdiği sıvıyı hızla yerine koyuyor.
Ne müthiş bir mekanizma!
Not: Dün burada Reha Muhtar'ı biraz hırpaladım ya... Bir arkadaşım 'Aranız bozuk mu' diye sordu. Tersine, çok iyi. Muhtar ile tanışmadan önce de yazmıştım: Hem onu severim, hem de yaptığı programları büyük bir merakla takip ederim. Köşeden köşeye didişiyoruz işte!