Geçenlerde bir gazetede şöyle bir soru ortaya atılmıştı: 'Medyanın en önemli sorunu nedir?' Aklı başında, tecrübeli bir sürü meslektaşımız da soruya uzun uzun cevaplar vermişti.
"Burada ne gibi bir tuhaflık var" mı diyorsunuz? Tuhaflık şurada: Bu soruya cevap verilemez ki! Çünkü sorunun kendisi geçersiz.
Ne demek istediğimi anlatmaya çalışayım... Medya nedir? Bazıları bu kelimeye itiraz ediyor: "Eskiden basın diyorduk... Medya kelimesi de nereden çıktı?"
Halbuki her yeni kelime gibi 'medya' da bir ihtiyaçtan doğdu. Neydi bu ihtiyaç?
TV kanalları, radyolar, internet, cep telefonu, DVD, bilgisayar oyunları, kitaplar, sinema, reklam, halkla ilişkiler, yapım ve promosyon şirketleri, vb... Kitle iletişimi son 15 yılda baş döndürücü bir değişim geçirdi. Büyük sermaye öbekleri oluştu. Haber, yorum, eğlence, bilgilenme ve sanat iç içe geçti.
İşte 'medya' kelimesi bu olguya bir isim verebilmek için ortaya atıldı... Bunların tümünün birden oluşturduğu 'alan'a medya diyoruz.
Evet medya 'bir' alan ama tek parçadan oluşan, bütünlüklü bir alan değil bu. Çok parçalı ve sınırları muğlak. Akışkan.
Her parça hem kendi içinde bir varlık oluşturuyor, hem de diğer parçalarla ilişkiye geçiyor. Mesela cep telefonundan attığınız mesajı, biraz sonra TV'deki müzik programında alt yazı olarak okuyabiliyorsunuz...
***
Medya yeni tür bir 'toplumsal' alan oluşturmuş durumda. Her an, herkes bu alanın içine girebilir ve içinden çıkabilir.
Burada herkes söz alabilir. Sadece siyasetçiler, uzmanlar, şovmenler değil, sıradan insanlar da bir biçimde medyada varoluyor. Yeter ki kulak verilecek bir hikayesi ya da izlenecek bir hüneri olsun!
İtiraz etseniz de, sevmeseniz de, kızsanız da medya kendi 'geçici' kahramanlarını yaratmaya devam edecek. Ve bu kahramanlar bizim aramızdan çıkacak. RTÜK buna engel olamaz. O kuruluşa akan para, havaya savrulmuş sermayedir.
Artık hep bir medya ortamında yaşayacağız. Bunu bilin, kabullenin ve hayatınızı ona göre sürdürün!