ABD'deki Utah Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü hocalarından Hakan Yavuz'un ana konusu Türkiye'deki İslami hareketler. Mesela Orta Asya'daki Fethullah Gülen okullarına ilişkin araştırması 1995'te Türkiye Günlüğü (sayı 33) dergisinde yayınlanmıştı. Son olarak John Esposito ile birlikte hazırladıkları 'Laik Devlet ve Fethullah Gülen Hareketi' adlı kitabı Türkçe'ye (Gelenek Yay.) çevrildi. Yavuz ile Nurculuğu, Gülen hareketini ve AKP'yi konuştuk. Bu uzun sohbeti kısaltarak sunuyorum:
***
* Nur hareketini Nakşiliğin devamı olarak görüyorsunuz. Ama Nakşilik bir tarikat örgütlenmesidir. Halbuki Nurculukta ne şeyh var, ne de tarikat törenleri. Bu açıdan bakılınca gelenekten kopuş yok mu?
Hem süreklilik, hem de kopuş... Tekkenin merkezi şeyh, Nur hareketinin merkezi ise Risale-i Nur külliyatıdır. Yani 'tekke'den 'text'e ('metin'e) geçiş. O halde, örgütlenme açısından kopuş var ama Anadolu'daki Nakşi düşüncenin günümüze taşınması anlamında da süreklilik vardır. Bediüzzaman, Nakşilikteki bazı kavramları modernleştirerek çağa uygun hale getirmiştir.
* Mesela hangi kavramlar?
'Meşveret' eskiden 'danışma' anlamında kullanılırdı. Bediüzzaman bunu parlamenter sistem olarak yorumladı. 'Demokrasi İslam'ın özünde vardır' dedi. Bediüzzaman'a göre şeriat, Allah'ın kanunu değil. Çünkü şeriat insan yapısıdır, ulemanın ortaya koyduğu kurallar bütünüdür. Said Nursi kanunların parlamento tarafından yapılmasının doğru olacağını söyledi.
Bediüzzaman, "Ben Kuran'dan bunu anladım" diyor. Yani "Kuran'ın mutlak anlamı budur, başka da anlamı yoktur" demiyor. "Herkes ağaçtan meyveyi boyuna göre koparabilir" diyor. Yani yorumu özgür bırakıyor.
* Gülen cemaati için Neo-Nurcu diyordunuz. Hala bu kavramı kullanıyor musunuz?
Hayır. 'Fethullah Gülen hareketi' demek yeterli. Çünkü bir kopuş var; geriye dönüş söz konusu. Nur hareketi kitap, Gülen hareketi ise kişi eksenli. O adeta bir şeyh. Tabii ki Gülen'e şeyh demiyorum. Ama kişiyi yüceltme anlamında geriye dönüştür.
Gülen cemaatinde herkese söylenen bir anlam var: "Bu, budur! Bunu sorgulamayın." Nur hareketindeki bir Mehmet Fırıncı Abi'yi, bir Mustafa Sungur Abi'yi Gülen cemaatinde bulamazsınız.
Nur hareketinin özü, insanı yeniden yaratma isteği. Bediüzzaman'ınki ahlak kavgasıydı. Gülen'de ise iktidar olma arzusu hakim.
* Klasik Nurcular'da örgütleşme zayıf ve yatay. Gönüllü bir oluşum. Gülen'in takipçileri ise okulda, vakıfta, şirkette işe alınmış kişiler.
Evet buna 'hareketin profesyonelleşmesi' deniyor. Hareket gönüllülerle değil, maaşlılarla yürüyor. Benim tahminim; 10-15 milyar dolar söz konusu. Gönüllüleri maaş alan bir kadro idare ediyor. Ve bu kadro, düşünce açısından hareketin önündeki en büyük engel, çünkü yoruma izin vermiyor. Ne olacak Gülen vefat ettikten sonra? Büyük olasılıkla dağılacaklar!
* 1999'daki o ünlü kaseti izlediğinizde ne düşündünüz?
Şaşırmadım. Çünkü Gülen hareketinin üç aşaması var. İlk dönemde Hocaefendi İslamcılığa daha yakındı. Mesela masada yemek yemiyor, kola içmiyorlardı. Şimdi ise maşallah 5 yıldızlı otellerdeki masalardan kalkmıyorlar. Bu dönemleri birbirine karıştırırsanız, ortaya işte o kaset çıkar.
Yarın: Yeşil sermaye, kapitalizm ve AKP.