Bugün yazacak birçok olay var. Bizim köşeye uygun olanlara kısa kısa değinelim...
* TAHAMMÜLSÜZ ERDOĞAN...
Cumhuriyet gazetesinde çizen Musa Kart, Başbakanla ilgili bir karikatüründen dolayı hüküm giydi. 5000 YTL ödeyecek. Peki ne yapmış? Efendim 9 Mayıs 2004 tarihinde Başbakan Erdoğan'ı, 'imam hatip okullarını' temsil eden ip yumağına dolanmış bir kedi olarak tasvir etmiş. Olay bu!
Soralım: Bir başka karikatürcü Erdoğan'ı, Avrupa Birliği kapılarını açmaya çalışan bir 'koç' olarak çizseydi Başbakan onu da mahkemeye verecek miydi? Adım gibi biliyorum ki böyle bir şey olmayacaktı.
Bir soru daha: Ben burada "Erdoğan süt dökmüş kediye benzedi" desem suç mu? Değil! Ee, peki bunu çizgiyle anlatınca niye suç oluyor?
Ben karikatürü severim. Ancak şunu da bilirim: Karikatürcülerin her fikri de doğru, makul, yerinde, geçerli değildir. Ama ona da, hoşumuza gitmese de tahammül etmek gerekir. Demokrasi budur, demokratlık budur.
* SAİD NURSİ BELGESELİ...
Yönetmen Mustafa Yürekli, Kanal 7 için bir 'Bediüzzaman Said Nursi Belgeseli' çekiyor. Bu vesileyle bir noktaya değinmek isterim. Sabah'taki dizi yazımız da gösterdi ki: 'Köpürtmeyen', olayları mümkün olduğunca 'yansız bir dille' anlatan çalışmalar her kesimden ilgi görüyor. Bakalım Yürekli hangi tarzı tercih edecek?
* SOY DEMOKRAT...
ABD'nin ünlü yazarı William Safire, New York Times gazetesinin pazar dergisinde gündelik konuşmaya giren yeni kelimeleri analiz eder. Sanırım bizim de benzeri bir yazara ihtiyacımız var. Mesela... Bakanlıktan ve AKP'den istifa eden Erkan Mumcu, "Ben soy demokratım" demiş. Ne demek soy demokrat? Has demokrattan, 'ful' demokrattan, hakiki demokrattan farkı nedir? Yarım, buçuk ya da çeyrek demokrat da olabilir mi? Olursa nasıl olur?
* OSMANLI MUTFAĞI...
Metin Akpınar'ın bizim Günaydın ilavesinde "Osmanlı mutfağı yağ, protein ve karbonhidrat açısından çok zengin. Bu da sağlığa zararlı" demişti. Mutfak Derneği Başkanı Ramazan Bingöl de itiraz ediyor: "Osmanlı mutfağı çok zengindir. Sadece patlıcanın 100'den fazla yemeği yapılır. Bu mutfakta sağlığa uygun birçok yemek vardır. Dengeli beslenmek isteyen bir kişi bu mutfakta aradığı her şeyi bulur..."
Bunlar güzel tartışmalar. Bir konunun açılmasına, irdelenmesine yarıyor. Ancak Bingöl'ün basın açıklamasında şöyle bir cümle var: "135 kilosuna rağmen yeme-içme uzmanı olarak gündeme düşen Akpınar, sağlıklı beslenme konusunda ahkam keserken.." Akpınar'ın kilosunun sözleriyle ne alakası var? Mesela ben sigara içiyorum ama her fırsatta çevremdekilere, "Aman sigara içmeyin" diyorum. Terbiyesizlik etmeyin! Siz Akpınar'ın sözüne, uyarılarına bakın göbeğine değil.
* KADIN DIRDIRI...
Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nden Doç. Kemal Sayar şöyle diyor:
"Dırdır; fark ve takdir edilmek isteyen, günlük ev işleri içinde kaybolmuş, kendisini önemli hissetmeye ihtiyacı olan kadının yardım çağrısıdır.
Kadın dırdır ettiğini kabullenmez. Çünkü şikayetlerinin gerçeğe dayandığını düşünür ve bir yandan da erkeğe kimin patron olduğunu hissettirmek ister. Dırdır sırasında 'sen' diye başlayan suçlayıcı, üstü kapalı, şifreli cümleler kurar.
Bunun karşısında aynı anda tek bir işle uğraşmaya programlı olan, şifreleri çözemeyen ve saldırıya uğradığını düşünen erkek ise uzaktan kumandaya sarılmak, gazetelere boğulmak gibi defans mekanizmaları geliştirir. Bunun sonucunda kadın daha da yalnızlaşır."
Anadolu Ajansı'nın bu haberi dün haberx.com sitesinde de yer aldı. Yani "Kadın dırdırı diye bir şey yoktur" diyen Mehmet Barlas'ın yazdığı site!