Dün burada çıkan "Politbüro haberciliği" başlıklı yazıyı "haber7.com" sitesi internet okurlarına şöyle duyurdu:
"Emre Aköz, bugünkü yazısında Samanyolu TV'nin kendi yazı dizisini bittikten sonra haber yapmasını ağır dille eleştirdi ve habercileri 'politbüro' gibi çalışmakla itham etti." Böyle dedikten sonra da benim yazıyı yayınlamışlar.
Bir cümleden ibaret bu sunuş spotunda düzeltecek ne çok nokta var! Mesela şöyle:
1) "... bittikten sonra haber yapmasını..." Bunu okuyan sanır ki işte dizi bitmiş, hemen ertesi gün haber yapılmış. Halbuki aradan koca bir hafta geçti. Süleyman Demirel'in dediği gibi 'bir hafta' siyasette uzun bir süredir; habercilikte ise çok uzun bir süre!
2) "... ağır bir dille eleştirdi..." Açın okuyun yazıyı, hani nerede o ağır dil? Sanırım şimdiye kadar pek rast gelmedikleri bir bakış açısından olaya bakılmasını arkadaşlar 'ağır' bulmuş.
3) "... habercileri 'politbüro' gibi çalışmakla..." Ben Samanyolu TV'deki meslektaşlarımın değil, Gülen cemaatindeki 'yönetim-koordinasyon' biriminin adeta politbüro gibi çalıştığını ve habercilerin 'ellerini tuttuğunu' iddia ettim.
4) "... politbüro gibi çalışmakla itham etti." 'İtham etmek' suçlamaktır. Halbuki ben önce bir 'saptama' yapıyorum. Çalışma tarzı nedeniyle cemaatin yönetim-koordinasyon birimine 'politbüro' diyorum. (Politbüro: Kısaca eski sosyalist ülkelerde ekonomiden kültüre her alanı planlayan, yöneten, denetleyen üst kurul.)
5) Eleştirim ise şundan ibaret:
Böyle bir çalışma biçimiyle doğru dürüst habercilik yapılamaz. Yapılabilir, diyen varsa tartışırız.
Yazının temel fikrini bir kere daha tekrarlayayım: Gülen cemaati; merkezi, hiyerarşik, disiplinli. Bu tip bir organizasyon; eğitim ve finans işlerinin düzenli yürümesini sağlıyor. Ancak medya bölümü için aynı şeyi söyleyemem. Çünkü merkezden planlamanın yavaşlığı ile rekabetçi haberciliğin hızı birbiriyle çelişir.